İslami hassasiyeti bulunan kişilerin tercih ettiği katılım bankaları sadece ev için değil; iş yeri, araba ve diğer gayrimenkuller için de müşteri ile satıcı arasında aracı olmaktadır. Finans/katılım bankalarının, bu şekilde elde ettikleri kârlarla kalkındıkları açıktır. Ara ara bu hususla ilgili sorularla muhatap olduğumuzda bizi şaşırtan ve şeriatın cevaz vermediği durumlarla karşılaşıyoruz. Katılım bankaları, yaptıkları her türlü muameleyi fıkhi danışmanlarının verdiği fetvalarla yaptıklarını söylüyorlar. Fakat bazen faizle mezcedilmiş işlemler yaptıklarına şahit oluyoruz. Bana gelen soruları da göz önünde bulundurarak bu hususla ilgili dikkat edilmesi gerekenleri şu şekilde maddeleyebiliriz;
- Müşteri, pazarlık yapmak ve evi tercih etmenin dışında evin ilk sahibiyle hiçbir şekilde muhatap olmamalıdır. Özellikle para (ödeme) hususunda müşterinin tek muhatabı bankanın kendisi olmalıdır. Banka ilk önce evi satın almalı sonrasında ise eklediği kâr payıyla müşterisine satmalıdır. Bu durumda peşinat satıcıya değil bankaya verilmelidir. Zira söz konusu peşinat ev sahibine verilse, bankayla caiz olan satış akdi değil de faiz olan kredi çekimi sözleşmesi yapılmış olur.
- Peşinatla ilgili bir diğer alternatif de banka ile müşterinin ilk önce ortak olarak eve malik olmalarıyla da gerçekleşebilir. Öyle ki banka ile müşteri iki hisseyle eve sahip olduktan sonra banka kendi payını taksitle müşterisine satabilir.
- Satılan evin bankaya rehin/ipotek olarak verilmesi fukahâ arasında ihtilaf konusudur. Bakara 283`te geçen “…(borçludan) alınan rehinler…” ayetine binaen Şafi mezhebi hariç cumhur, rehinin satıcının (bankanın) elinde bulunması gerektiğini şart koşmuştur. (Kadâyâ Muâsıra, Vehbe Zuhaylî 353) Katılım bankaları aracılığıyla ev satın alan kişi ise hem evi kullanıyor hem de ipotek olarak bırakıyor. Hâlbuki borçla satılan malın, satıcının yanında ipotek olarak bırakılması cumhura göre caiz değildir. Tabi asri ipotek çeşitlerini göz önünde bulundurduğumuzda bu duruma engel teşkil eden bir sebep görmemekteyiz. Zira ipoteğin amacı, borç geciktirildiğinde satıcının yanına bırakılan malın satılıp borcun telafi edilmesidir ki evin tapusunu kendi elinde bulunduran banka bu imkâna yine sahiptir.
- Katılım bankalarıyla ilgili dikkat edilmesi gereken bir başka husus da vekâlet meselesidir. Yani banka söz konusu evi kendisi alması gerekirken müşterisini vekil tayin ediyor sonrasında bu vekil evi kendine alıyor. Yine cumhurun büyük çoğunluğu bu hususun caiz olmadığını söyler. Zira bu durumda vekil hem satıcı hem de müşteri oluyor ki bu şer`î olarak imkân haricindedir. Banka bunu yapmaktansa ya bir personelini ya da müşterinin (birinci dereceden akrabaları dışındaki) birini vekil tayin etmesiyle bu sorunu çözebilir. Bunun bir başka yolu da şudur; vekil olan müşteri, vekaleti sonlandırıp bankaya evi teslim ettikten sonra banka kendisine satabilir. Böylece müşteri evi kendisine satmamış olacak.
Konutlarla ilgili bir başka husus da şudur; müşteri tercih ettiği arsa üzerinde evi sıfırdan kendisi yapmak istiyor. Bu durumda şer`î olarak nasıl bir yol izlenir? Bankayla meşru olarak nasıl bir akit yapılır? Bu hususla ilgili Muhammed Takî El Osmanî derki: Banka evin yapımıyla ilgili müşterisini vekil tayin eder. Arsa üzerindeki evin inşaatı sonlandıktan sonra müşteriye satılır. (Kazâyâ Fıkhiyye Muâsıra 236) Arsa müşteriye aitse ve inşaat malzemelerine ihtiyaç duyarsa ortaklaşa olarak ev yapılır sonrasında ise banka kendi hissesini taksitle müşterisine satar. (a.g.e)
Ev satın almayla ilgili en meşru yol karzi hasendir. Fakat böyle bir zamanda, yüzbinlerce TL değerinde olan evler için kimse kimseye borç para verememektedir. Bu sebepten insanlar katılım bankalarına yönelmektedir. Yukarıda zikredilen detaylara dikkat edildiği sürece inşallah şer`î olarak