Sigortanın islam dünyasına girişi iddialı oldu. Bazı devletlerin teşviki bazılarının da zorlamasıyla bu akit kısa sürede birçok ülkede önü alınamaz bir hal aldı. Alışverişi mübah olan malların olmazsa olmazı durumuna geldi. Öyle ki kimi âlimler zaruretten dolayı sigortayı meşru gören fıkhi gerekçeler bulmaya çalıştı. Bulamayanlar da alternatif sigortacılığı tavsiye ettiler.

İslam dini, uzun mesafeyle dahi olsa kullara zarar veren her türlü muameleyi menetmiştir. Genel itibariyle insanların ihtiyaç duyduğu haram olan akitler için ise ulema, söz konusu mevcut zararları defetme yolunu arayarak alternatif oluşturur. Alternatiflerin olduğu durumlarda zaruretler meşru olmaz. Sigortayla ilgili kaleme aldığım son iki yazıda her türlü hile ve aldatmacanın mevcut olduğu günümüz sigortacılığının caiz olmadığıyla ilgili alimlerin görüşlerini detaylıca aktarmıştım. Bu haftaki yazımda ise caiz olan sigorta çeşidinden bahsedeceğim.

Evet, teavün veya tekafül ya da daha alışkın olduğumuz adıyla katılım sigortacılığı; birçok kimsenin bir araya gelerek oluşturdukları yardımlaşma fonudur. Öyle ki bu kimseler vesilesiyle oluşturulan şirkete ödenen primler zarara uğrayan kişiye yardım etme amacı taşımaktadır. Mesela arabası için katılım sigortası yaptıran bir kimsenin bineğine zarar geldiği taktirde, yardımlaşma adı altında, herkes tarafından oluşturulan fonlarla bu zarar giderilmektedir. (Vehbe Zuhayli – El Muamelâtul Mâliyye 280)

Bu çeşit sigortayla ilgili ilk olarak 1965 yılında Kahire`de bir araya gelen İslam âlimleri ayrıca 1972`de tekrardan bu meseleyi kendi aralarında münakaşa etmiş yayınladıkları bildiriyle teavün/katılım sigortasının caiz olduğu hususunda görüş birliğine varmıştır. Ayrıca bu vesileyle ilgili birçok toplantı gerçekleştirilmiştir.

Katılım sigortasını diğer sigortadan ayıran özellikleri şu şekilde sıralayabiliriz;

1- Mevcut sigortalarda; aylık yatırılan primler, kaza olmaması durumunda sigorta şirketine kalırken diğer sigortada bu para yardımlaşma adıyla diğer üyelerin kazası için kullanılmaktadır.

2- Caiz olmayan sigortalarda, sigortalıya maddi hasarla birlikte meydana gelen zarardan dolayı tazminat verilirken, meşru olan sigortalarda ise sadece maddi hasarlar onarılmaktadır. Zira zarara uğrayanın sadece zararı karşılanır, kendisine nakit para verilmez.

3- İslam âlimlerinin haram dediği sigortacılık tek kişiye veya ortaklara ait şirketlerdir. Diğer sigortalarda ise şirketin sahibi yine sigorta yaptıranların kendileridir. Dolayısıyla karşılaşılan zararlar da yine kendi aralarındaki bu ortaklık veya yardımlaşmayla giderilmektedir. Üyelerin şirket sahibi olmadığı mevcut sigortacılıklarda ise ne tür aldatmaların olduğu aşikârdır.

4- Arternatif sigortada yılsonunda veya üyelerin anlaşmış olduğu tarihte, toplam paraya ve o sene içerisinde gerçekleşmiş zararlara şeffaf bir şekilde bakılır. Arta kalan para ya geri kendilerine iade edilir. Ya da ittifak ettikleri bir şekilde bir sonraki seneye devredilir. Aynı şekilde bazı İslam ülkelerinde, arta kalan bu para hayır kuruluşlarına hibe edilmektedir. Diğer sigortalarda ise arta kalan para olduğu gibi şirkete kalmaktadır.

5- Takip ettiğimiz kadarıyla haram olan sigortacılıkta oluşturulan fon faiz kurlarında çoğaltılırken alternatif sigortacılıkta toplanan para ise kâr payı ortaklığı adı altında helal ticaretlerle değerlendirilmektedir.

Geçen maddelere binaen alternatif sigortacılığı şu üç şartla özetleyebiliriz; sigortalı, verdiği primleri şirkete hibe edecek, zarar neticesinde şirket masrafları karşılayacak, sene sonunda arta kalan para ise kendilerine iade edilecek veya anlaştıkları şekilde değerlendirilecek. (Muhammed Takî El Osmanî – Kadâyâ Fıkhiyye Muâsara 2/188, 190) Yani alternatif sigortacılıkla herkes hem sigortacı hem de sigortalı olduğundan kendi aralarında yardımlaşma ve dayanışma vardır.

Burada bir hususa daha değinmek gerekir. Söz konusu tüm bu çalışmaları yürüten bir koordinatöre ihtiyaç vardır. Yani caiz olan sigortayı gerçekleştirmek için bu işle uğraşacak ve bunu idare edecek kişiler gerekmektedir. Dolayısıyla bu işlerle uğraşacak kişilerin kendi iaşelerini sağlamak için sigortalılardan ücret alması yine bu çeşit sigortaya fetva veren âlimler tarafından caiz görülmektedir.

Suudi Arabistan başta olmak üzere bazı Arap ülkelerinde teavün sigortacılığı mevcuttur. Fakat yaşadığımız ülkede, ciddi manada bu çeşit sigortacılığa girişen kimseye denk gelmedik. Belki bunun için devletin teşviki ve desteği gerekmektedir. Bu da ancak Müslümanların gündem ve kamuoyu oluşturmalarıyla mümkün olabilecek bir durumdur.