Biz mukallitlere büyük bir ilmi miras bırakarak fıkhî konularda rahatlamamıza sebebiyet veren mezhep imamları, insan tabiatında bulunan ihtilaf ve farklı düşünmeyi en fazla kendilerinde bulunduranlar arasındadır. Fukahânın ihtilafı ve mukallitleri en fazla meraklandıran “islamda yanlış veya doğru olan hüküm bir değil midir, peki aynı meseleyle ilgili iki ya da daha fazla farklı görüş nedendir?” sorusudur.
Dinin asli meseleleriyle (Usûlüd-din) ilgili doğrular birdir, hiçbir şekilde ihtilaf konusu olamaz. Öyle ki Kuran ve sünnette açık bir şekilde izah edilen bu “akidevî doğruların” inkârı kişiyi dinden çıkarır. Ya da yanlış tevil edilmesi kişiyi sonu ateş olan bid`ate götürür.
Fer`î meselelerle ilgili ihtilafa gelince; bununla fıkıh ilmindeki farklıklar ve bazen çok ciddi şekilde birbiriyle çelişen, mezhep imamlarının görüşleri kastedilmektedir. Öyle ki bu farklılıklar yaratılış gayemiz olan ibadetlerimizin bir başka mezhebe göre geçersiz sayılmasına kadar gidebiliyor. Peki, bu çelişkilerin sebebi ve hikmeti nedir? Bu ihtilaflar; zahiren baktığımız gibi şer mi, yoksa Allah`ın bu ümmete bir ihsanı mıdır?
Evet, mezhep imamlarının ihtilafı Allah`ın bu ümmete verdiği en büyük ihsanlardan biridir. Zira insan fıtratında bulunan farklı düşünme ve farklı sonuçlara varma duygusu, yine farklı şartlarda bulunan biz mezhep mensupları için rahatlık ve kolaylık vesilesidir. İnanca/akideye değil de amele taalluk eden fıkıh ilminin tek mezhep ve tek görüş üzerine olması biz müslümanları sıkıntıya koyabilir ve de (Allah muhafaza) aciz, şikâyetçi, idaresiz ve sabırsız olan bizlerin ibadetten uzaklaşmasına neden olabilirdi. Kuran ve sünnette geçen delillerin birden fazla manaya delalet etmesi fer`î meselelerle ilgili ihtilafların, Allah`ın iradesiyle gerçekleşen birer lütuf olduğuna işaret ediyor. Bedruddin Ez Zerkeşî bu konuya değinerek şunları söyler: Allah`u Teâlâ kullarına kolaylık olsun diye şer`î hükümlerle ilgili önümüze kat`î değil de zannî delilleri koydu. Öyle ki kat`î delillerin bulunmasıyla, bu hükümler sadece bir mezheple sınırlı kalmasın.
Fıkıhla ilgili Kuran ve sünnette geçen deliller, itikadi meselelerde olduğu gibi kat`î/kesin olsaydı, herkesin buna tabi olması zorunlu bir hal alacaktı. İmamların nasslardan istinbat ettikleri farklı içtihatlarla oluşan söz konusu ihtilaflar yine Allah`ın lütfuyla doğruysa iki, yanlışsa bir sevapla ödüllendirilmiştir. Tüm bunlardan da anlaşıldığı üzere; müçtehitlerin birbirleriyle çelişen görüşlerinin ve bunun neticesi olarak meydana gelen mezheplerin, dinimize hiçbir şekilde halel getirmediği, akli olarak izahatı mümkün olan gayet doğal bir sonuç olduğu gayet açıktır.
Birçok kişi tarafından hadis olarak zikredilen, fakat Efendimize değil de tabiinden bazı âlimlere nispet edilen “ümmetimin ihtilafı rahmettir.” sözü Muhammed Ebu Zehra`nın da ifade ettiği gibi itikadi meselelerde nıqme/musibet, fer`î meselelerde ise nimet ve rahmettir.
Not: Bir sonraki yazıda söz konusu ihtilafların gerçekleşmesindeki temel amilleri ele alacağım, inşallah.