Efendimiz (aleyhissalatu vesselam)`ın amcaoğlu Cafer (radiyallahu anh) Mute savaşında şehit olduğunda Sevgili Peygamberimiz ashabına “Cafer`in ehli için yemek yapınız! Onlara kendilerini meşgul edecek bir şey gelmiştir.” diyerek taziye sahibine yardımcı olunması gerektiğine vurgu yapmıştır. (Ebu Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, Ahmed Bin Hanbel)
Hadisi şerifte, taziye sahiplerine yardımcı olup yüklerini hafifletme hususuna dikkat çekilirken günümüzde bunun tam aksi yapılmaktadır. Öyle ki maddi imkânı yerinde olmamasına rağmen birçok kimse kendisini mecburi hissedip, taziyeye katılanlara yemek hazırlayarak sıkıntılarına sıkıntı katmaktadırlar. Hatta daha ileriye gidip yetimlerin ve mirasçıların hakkı olan terekeyi bu tür şeyler için harcamaktadırlar. Sırf taziyeye katılanlara ayıp olmasın ve kendisi ile ailesi mahcup olmasın diye taziye yemeği yapma adına borç altına giren, hatta bankadan kredi çeken, arabasını ve motorunu satan kimselere defaatle şahit olduğum anlar olmuştur. Hâlbuki bu durumun sünnette hiçbir şekilde yeri yoktur. Sahabeden Cerir Bin Abdullah (radiyallahu anh) derki: Bizler ölenin akrabaları yanında toplanmayı ve defnedilmesinden sonra yemek yapmayı (İslam`ın haram kıldığı) bir çeşit ağıt yakmak olarak görüyorduk. (Ahmed Bin Hanbel, İbn Mâce)
Yine Enes Bin Mâlik (radiyallahu anh) tarafından rivayet edilen bir başka hadiste Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) “İslam`da akr yoktur” buyurmaktadır. Hayvanı kesme manasına gelen “akr”, cahiliye döneminden kalan bir adettir. Öyle ki kişi öldüğünde, kabri başında büyük veya küçükbaş hayvan kesilir, sağken cömert olduğu gibi öldükten sonra da cömert olduğu gösterilmeye çalışılırdı. (Meâlimü`s Sünen, El Hattâbî c.3 s.551)
Yukarıda geçen her üç hadisle, farklı üç açıdan taziye yemeği hoş görülmemiştir. Birincisi hadiste ölenin yakınlarının sıkıntı içerisinde olduklarına ve kendilerine dünyevi şeyler açısından ayrıca yük olmamaya, bilakis yardımcı olmaya, ikincisinde yapan taraf kim olursa olsun taziye yerinde toplanıp yemek yememeye, üçüncüsünde ise her ne niyetle olursa olsun bu durumun cahiliye âdetinden bir adet olduğuna vurgu yapılmıştır.
Bu üç hadise binaen fakihler taziye sahiplerinin yemek hazırlamalarını ve insanların gelip bu yemeklerden yemelerini hoş karşılamamışlardır. Hanefi İbn Âbidîn derki: Ölen kimsenin ailesinin hazırladığı yemekten ziyafet edinmek mekruhtur. Çünkü ziyafet sevinçler içindir, üzüntü halleri için değildir. Bu durum çirkin bir bid`attir. (Er Reddü`l Muhtar Hâşiyatü İbn Âbidîn c.3 s.175)
İmam Nevevî derki: Ölen kimsenin ailesinin yemek hazırlaması ve insanların bu yemek üzerinde toplanmasıyla ilgili herhangi bir şey nakledilmemiştir. Bu hoş olmayan bir bid`attir. (Ravzatü`t Tâlibîn c.2 s.172)
İbn Kudâme ise “Ölünün ailesinin insanlara yemek hazırlaması mekruhtur. Çünkü bununla musibetleri fazlalaşır, meşguliyetleri üzerine meşguliyet eklenir ve cahiliye dönemine benzeme söz konusu olur” demektedir. (El Muğnî c.2 s.410)
Taziye yemeklerinin yetimlerin ve mirasçıların hakkı üzerinden tedarik edilmesi ise haramdır. Bu hususta Hanbeli fakih El Behûtî şöyle der: Taziye yemeği, izin vermeyen mirasçılardan birinin hakkıyla yapılırsa, haramdır. Çünkü bu, başkasının malını haksız yere yeme mesabesindedir. (Keşşâfu`l Kinâ` c.2 s.149)
Hemen hemen herkesin toplumsal bir sorun olarak gördüğü taziye yemeğiyle ilgili sahih hadislerin nehyi ve islam âlimlerinin görüşü bu kadar net olduğu halde ve ara ara ulema tarafından dillendirilmesine rağmen istemeyerek de olsa hâlâ bu âdeti sürdürüyor olmamız anlaşılır gibi değil. Bu sorunla, aşamalı bir şekilde toplu olarak mücadele etmemiz gerekir. Yapılması gereken; ölen kimsenin ailesine yardımda bulunmak ve hazırladıkları veya kendileri için hazırlanan yemeklerden yememektir.