Ülke olarak büyük bir felaket, büyük bir acı yaşıyoruz. Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası ondan fazla ilimiz büyük bir yıkıma uğradı. On binlerce canımız enkaz altında kaldı. Depremden bugüne kadar on günü geride bırakmış olsak da hala enkazdan gelecek umutlu haberleri, mucizeleri bekliyoruz. İmtihanımız ağır olsa da bazı vesilelerle bunu kolaylaştıran Rabbimize hamdolsun. Kimi zaman enkazdan gözleri ışıl ışıl çıkan bir bebekle, kimi zaman Kur’an tilavetleriyle, tekbirlerle onlarca saat sonra enkazdan çıkarılan canlarla biraz olsun nefes alıyoruz, seviniyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Hollanda’dan gelen IHO Ebrar Genel Başkan Yardımcısı Zülküf Bildirici ve Elazığ Karakoçan temsilcilerinden Zübeyir Durmaz ile deprem bölgelerini ziyaret etme fırsatımız oldu. İlk durağımız Malatya’ydı. Şehre girer girmez yıkılmış binalar, çatlamış, bozulmuş yollar ve neredeyse tamamı terk edilmiş binalar karşıladı bizleri. Felaketin boyutunun TV’den görüldüğü gibi olmadığını, daha büyük bir felaketin bu şehri vurduğunu ilk görüşte anladık. Yıkılan bina sayısı az bir rakam ile ifade edilse de bunun üç beş katının girilmeyecek kadar kötü durumda olduğunu ve önümüzdeki haftalarda bunların da yıkılacağını görebiliyorduk. Enkaz altında kalanlar ve yakınları dışında şehir neredeyse terk edilmiş, herkes sığınabilecek güvenli bir limana doğru yol almıştı.
Depremin vurduğu diğer şehirlerde olduğu gibi burada da depremin yaralarını sarmaya çalışan İslami STK’ların mücadelesi gözlerimizi yaşarttı. Deprem felaketi dolayısıyla ortak çalışma yürüten Umut Kervanı Vakfı, Yetimler Vakfı, IHO Ebrar ve Avrupa Yetimeli burada kurduğu koordinasyon merkezinden Malatya’nın dört bir yanına yardım ulaştırıyor, her gün binlerce kişilik sıcak yemekle depremzedelerin yaralarına merhem oluyorlar. Türkiye’nin dört bir yanından gelen yardımlar buradaki gönüllü çalışanlar ile tasnif edildikten sonra, herkesin ihtiyacı neyse ona göre ayarlanıp veriliyor. Büyük bir gayrete ve büyük bir mücadeleye şahit olduk.
Malatya’nın ardından bir diğer deprem bölgesi Adıyaman’a geçtik. Burada depremin izlerinin daha büyük olduğunu ve neredeyse 4 binadan birinin yıkıldığını/yıkılacağını gördük. Şehir genelinde hummalı bir kurtarma çalışması olduğundan şehri toz bulutları kaplamış… Malatya’da olduğu gibi burada da 4 İslami STK’nın çalışmalarını yerinde izleme fırsatımız oldu. Gece gündüz demeden büyük bir gayretle, büyük bir mücadeleyle ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya çalışıyorlar. Gelen yardım tırları kalem kalem ayrılıyor, tasnifi yapılıyor, dağıtıma çıkılıyor ve ihtiyacı olana ulaştırılıyor. Henüz hava aydınlanmadan büyük bir gayretle çorba kazanları kaynatılıyor, sıcak çaylar hazırlanıyor ve günün ilk ışıklarıyla servise hazır hale getiriliyor. Depremzede vatandaşlar, enkazda çalışan ekipler, polis, jandarma neredeyse tüm insanlar gelip burada sıcak bir tas çorba, sıcak bir bardak çay içmek için sıraya giriyor. Kimin neye ihtiyacı varsa buradan temin ediyor, herkes birbirine buradaki çalışmayı örnek gösteriyor ve ihtiyaç sahipleri bu çadırlara yönlendiriliyor. Öyle bir çalışmaya, öyle bir gayrete şahit olduk ki bu kurumların her bir gönüllüsünün ellerinden öpsek yeridir.
Adıyaman’da dikkatimi çeken bir diğer husus da HÜDA PAR Adıyaman İl Başkanı Mustafa Yetiş’in koordinasyon merkezinde yürüttüğü çalışmalardı. Büyük bir gayretle çalışan Yetiş ile ilgili daha sonra öğrendiğimiz şey onun da evinin yıkılmış olmasıydı. Düşünün ki evi yıkılmış tüm eşyaları evin içinde kalmış, tabiri caizse ailece sokakta kalmışlar ama o bunların hiçbirine aldırış etmeden buradaki yardım çalışmalarına katılıyor… Örneklerden sadece bir örnek… Daha nice Müslüman, daha nice gönüllü burada büyük bir gayret ortaya koyuyor ve yatacak yerleri dahi olmadan ya arabada ya çadırda yatarak dinlenmeye çalışıyorlar. Duş alacakları, hatta abdest alacakları bir imkân dahi olmadan… Ümmetin yetimleriydiler ama şimdi ümmetin gururu oluyorlar… Rabbimiz; senin rızan için çalışan bu Müslümanların gücüne güç kat, gayretlerini boşa çıkarma…
Diğer deprem bölgesindeki izlenimlerle devam edecek...