Dünya meşgaleleriyle boğuşuyoruz. İştir, çocuktur, ailedir derken ne kendimize yetiyoruz ne de Allah’ın bize yüklediği kulluk vazifesini yerine getirebiliyoruz. Her şeye yetmeye çalışırken aslında hiçbir şeye yetemiyoruz. Neden böyle oluyor peki?

Sorunun kaynağı belli ama çözüm metotlarımız yanlış. Çözümü daha çok çalışmakta, daha çok para kazanmakta, daha çok makam, mevki peşinde koşmakta arıyoruz. Oysa çözüm çok basit. Bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; “Allah’ın dinini dert edinenin özel dertlerini Allah satın alır, Allah’ın dinini dert edinmeyeni Allah kendi dertleriyle başbaşa bırakır.”

Bunu anlayabilirsek, aslında sorunun yüzde doksan dokuzunu çözmüş oluruz. İslam ile dertlenmeliyiz. Müslüman kardeşlerimizle dertlenmeliyiz. Onların derdini derdimiz bilmeliyiz. Zamana ve mekana bağlı kalmadan nerede bir Müslüman varsa, nerede bir kardeşimiz varsa derdiyle dertlenmeliyiz. Allah için kardeşlerimize sahip çıkmalıyız. Zalim ve kafirlerin her türlü hile ve oyunlarıyla kandırmaya, saptırmaya çalıştığı kardeşlerimize Hakkı gösteren birer pusula olmalıyız.

Her birimiz birer Hamza, birer Ebubekir, Ömer, Musab olmalıyız. İnsanlara Allah’ı anlatmalıyız. Allah’ın merhametini, şefkatini, affediciliğini öğretmeliyiz. Kulunun tüm hatalarına rağmen Rabbinin tövbe kapılarının açık olduğunu göstermeliyiz. Büyük dertlerimiz olduğunu değil, dertlerimizden büyük Rabbimizin olduğunu anlatmalıyız.

Yüce Rabbimizin “kurtuluşa erenler” olarak ifade ettiği kişilerden birileri de bizler olabiliriz. Rabbimiz Ali İmran Suresi 114. Ayeti kerimede şöyle buyuruyor; “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” İşte bizlere düşen hayra çağırmak, bize düşen iyiliği emredip kötülükten sakındırmak…

Yemen’de, Arakan’da, Suriye’de ve dahi birçok coğrafyada zalimin zulmüne maruz kalan kardeşlerimize ses olmalıyız. Gücümüz yetiyorsa elimizle zalimin zulmüne engel olmalıyız. Buna gücümüz yetmiyorsa da zulmün pençesinde kıvranan kardeşlerimize dua dua ordular göndermeliyiz. Her şeyi gören, bilen ve duyan Rabbimize yakarmalı ve kardeşlerimiz için yardım dilemeliyiz Rabbimizden.

Rahmet ve bereketin üzerimize sağanak sağanak yağdığı bu günleri fırsat bilerek Rabbimize el açıp yalvarmalıyız. Kendimiz için, ailemiz için, Müslüman kardeşlerimiz için iyilikler ve güzellikler dilemeliyiz. İçinde Miracı da barındıran bu son günlerde her biri bir miraç olan secdelerimizde Rabbimize yakarmalıyız. Kendi dertlerimizi ve İslam ümmetinin içinde bulunduğu dertleri Rabbimize anlatıp bir kurtuluş, bir yardım dilemeliyiz. 

Rahmet ve merhamet kapılarının sonuna kadar açıldığı Ramazanın bu son günlerini, Rabbim hakkımızda hayırlı kılsın. Bizleri hakiki manada kendine kul olanlardan eylesin. (AMİN)