Canımız yanıyor… Afganistan’da, Arakan’da, Yemen’de, Suriye’de… Müslümanlar zor durumda, canımız yanıyor… Sırça köşklerde oturup İslam ümmeti hakkında ahkam keserken, Müslümanlara ne faydamız olabilir diye çok da düşünmüyoruz. Dünyanın gözleri önünde ölüyoruz, öldürülüyoruz ama kimsenin bizim için kılını kıpırdattığını göremiyoruz.

Peygamber Efendimiz bize; ‘Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir’ diye emretmişse de kulaklarımız sağır kesilmiş, hiçbir şey duyamıyoruz. Yanı başımızda içler acısı bir halde olan kardeşlerimizi hatırlamamız için daha ne kadar acı çekmeleri gerekiyor? Peygamber Efendimiz ve ashabının boykot yıllarında ağaç yaprakları yediğini birbirimize anlatıp dururuz da bugünün mazlumlarının bu durumda olduğunu göremeyiz çoğu zaman.

Mazlum coğrafyamızın masum annelerinin çaresizce çocuklarının ölümünü izleyişini televizyonlardan görürüz de bunu değiştirmek için ne yapabiliriz diye düşünmeyiz. Yokluktan, sahipsizlikten, açlıktan kemikleri sayılan masum bedenlere bakar dururuz da bu imtihanın asıl bizler için olduğunun farkında bile olmayız. Onlar yokluğun pençesinde kıvranırken varlık içinde olan bizler, daha fazla kazanmanın hırsıyla her gün biraz daha fazla çalışıp dururuz.

Biz böyle olmamalıydık… Vampirler dolanırken gönül coğrafyalarımızda; evimizde, iş yerimizde rahatça oturup izlemeye durmamalıydık. Bir şeyler yapabilmeliydik, onlar için elimizden bir şeyler gelmeliydi. Onlara gitmeye gücümüz yetmiyorsa da gidenlere köprü olmalıydık. Gidebilenlere araç olmalıydık, yol olmalıydık.

Umut Kervanlarına el atmalıydık, elimizde avucumuzda ne varsa onlarla ulaştırmalıydık mazlum coğrafyalara. Yetimlere baba, kimsesizlere kimse, çaresizlere çare olmalıydık. Yediğimiz, içtiğimiz değil; verdiklerimizin, Allah için harcadıklarımızın bizim olduğunun bilincinde olarak vermeliydik. Bu dünyada mazlumlara, yoksullara, muhtaçlara doğru açtığımız köprünün bizim için ahirete götüren bir köprü olduğunu bilmeliydik… 

Yüce Rabbimizin “Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” mesajını düstur edinip Allah için vermeliydik.  

Kendimiz için istemediğimizi kardeşimiz için de istemememiz gerektiğini bilmeliydik. Kendi yemediğimizi, giymediğimizi kardeşimize verirken bundan bir hayır gelmesini beklememeliydik. Bu dünyada ne ekersek öteki dünyada onu biçeceğimizi bilmeli ve ona göre davranmalıydık. Bizi, Allah’ın rızasına ulaştıracak, cennete ulaştıracak azıklar edinmeliydik…

Kimselere kimse olmak için Ramazan büyük bir fırsat olmalı bizim için. Mazlumlara umut, çaresizlere çare olmak o kadar da zor değil. Önemli olan niyet etmek. Önemli olan elimizdekini kardeşimizle paylaşmanın hayrının, bereketinin bilincinde olmak. Bu mübarek ayı fırsat bilerek az çok demeden ulaşabildiğimiz kadar kardeşimize ulaşmalı ve Umut Kervanlarına bir katkı da biz sunmalıyız…