İşittik ve itaat ettik ki; ‘Kuşkusuz Allah katında son din İslam’dır...’ Kendinden önceki dinleri doğrulayıcı, tasdik edici ve tamamlanmış en son dindir. İman ettik ki; ‘O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi.’
Bu dinde sadece iman ettim demekle yetinmememiz gerektiğini bilmeliydik azizim! İmanın kalbimize ve hayatımıza tam anlamıyla yerleşmesi için sınanmalıydık... Bu yolda bedeller ödemeliydik, fedakarlıklar yapmalıydık… En iyilerimizi bu yolda feda etsek de bir ve Samed olanın, Aziz ve Hakim olanın rızasına kavuşmak için buna da dayanmalıydık azizim…
Bu dava imtihanlarla dolu azizim! Bu davada en büyük imtihanları da en sevgililer, en değerliler verdi… Öyle olmasaydı, günahtan korunmuş ve günahsız olan Peygamberler çetin imtihanlara tabi tutulurlar mıydı?
Hz. Adem’e bak azizim… İnsanlığın atası, şeytan dışında tüm yaratılmışların kendisine secde ettiği, ayağının altında cennet, elini uzatsa her şey emrinde olan Hz. Adem, cennetten çıkarılmadı mı? İmtihan diyarına, zorlu meşakkatlerle donanmış dünyaya yollanmadı mı? Bu yolda önce eşinden, kendinden yaratılmış olandan ayrıldı. Uzun bir imtihandan sonra kavuşsa da ardından evlatlarıyla sınandı. Oğlu Kabil’in şeytana uyup ilk döktüğü kardeşkanına, Habil’in şehadetine şahit oldu…
Hz. İbrahim’e bak azizim… Halilullah’tı ancak o da imtihanlardan kurtulmadı. Çeşitli sınavlardan geçti. Zorlu mücadelelerle kulluğunu, dostluğunu kanıtladı. Hem canıyla hem evladıyla hem de malıyla imtihan edildi yine de bu davadan vazgeçmedi. Allah’a dost olması için en sevdiklerinin sevgisini kalbinden çıkarıp atması, yalnız Allah sevgisini gönlüne yerleştirmesi gerekiyordu. Rabbi istedi diye Hacer’ini ve İsmail’ini çöle bırakıp arkasına bile bakmadan yoluna devam etti. Rabbi istedi diye oğlunu hiç düşünmeden kurban etmek istedi. Ateşe atıldığı sırada bile kurtulmak için yalvarmamış, ‘Bize Allah yeter! O ne güzel Vekil’dir!’ demişti. İşte azizim, tüm bu imtihanları Allah’a iyi bir kul olmak için vermiş ve sonunda da Halilullah olmuştu.
Hz. Yusuf’a bak azizim… Kur’an’da dürüstlük ve güvenilirlik bakımından övülmüş olan, güzelliğiyle çevresindekilerin bakışını üzerinden alamadığı Hz. Yusuf… Kardeşleri tarafından kuyuya atılmış, annesinden-babasından ayrılmış, Mısır’da zindanlarda yıllarca kalmış Yusuf’u düşün... Bu yolda verilecek ne tür imtihan varsa vermiş olanı düşün… Tüm yaşadığı zorluluklara rağmen dik durmuş, eğilmemiş, taviz vermemiş ve Kur’an’da övülenlerden olmuş.
Hz. Eyüp’e bak azizim… Dünya nimetleri ayaklarına serildi. Nice köyler ve topraklar verildi. Eşler ve çok sayıda evlat verildi kendisine. Ancak imtihan bundan sonra başladı! Bunca varlık içinde tüm bunların yokluğuyla imtihan oldu. Mallarından, evlatlarından ayrıldı. Hastalığa duçar oldu, yıllarca acı çekti ama asla asi olmadı. Asla bu imtihandan kurtulmak için Rabbine yakarmadı. Ne zamanki hastalığı kalbine sirayet edecekti, Rabbini zikrine, şükrüne engel olacaktı, işte o zaman Şafi olandan şifa diledi.
Hz. Muhammed’e (S.A.V.) bak azizim… Habibullah olana, övülmüş ve Makam-ı Mahmud’a erişmiş olana bak. Yetim olarak dünyaya gelmiş, ardından annesini de kaybetmişti. Zalim ve azgın bir topluluğa İslam’ı tebliğ etmiş, bu yolda türlü işkencelerle, imtihanlarla sınanmış. Çocuklarıyla imtihan edilmiş, Hz. Fatıma hariç tüm çocukları o hayattayken vefat etmiş. Eşini, can yoldaşını Hatice’sini kaybetmiş bu yolda. Canıyla, evlatlarıyla, malıyla ve türlü zorluklarla imtihan olmuş ama asla yolundan dönmemiş azizim…
İşte azizim; o günahsız Peygamberler bile türlü türlü imtihanlara tabi tutulmuşken, yaşadığımız en ufak sıkıntıda sızlanmak ne diye… Yaşadığımız ve yaşayacağımız imtihanlara karşı Yüce Allah’ın, ‘Muhakkak her zorlukla beraber bir kolaylık vardır’, ‘Allah sabredenlerle beraberdir’ mesajlarını hayatımıza uygulamamız gerekmez mi?
Son cümle olarak azizim, yine Rabbimizin mesajına kulak verelim; ‘Andolsun ki sizleri biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!’