Sen ey Müslüman genç; işgal altındaki Kudüs’ün özgür olması için Selahaddin-i Eyyübi’yi bekliyorsun ama beklemek yerine Selahaddin olmak daha olur değil midir? Köşende oturup birinin veya birilerinin bunun için çalışmasını bekliyorsun. Filistin’deki mazlumların yaralarının sarılmasını, Ümmetin bu konuda birliği sağlamasını, zalimlere kan kusturmasını ve Kudüs’ü yeninden özgürlüğüne kavuşturmasını bekliyorsun.

 

Sen ey Müslüman delikanlı; İslam topraklarından bir cengaver çıkmasını, bir mehdi bekler gibi bekliyorsun ama bunun sen olması için neden mücadele vermiyorsun? İşgalci Siyonistler her türlü vahşi saldırılarını sürdürürken, bu kıyıma bir dur denilmesini, birilerinin harekete geçmesini, birilerinin bir şeyler yapmasını bekliyorsun ama neden sen harekete geç-e-miyorsun?

 

Sen ey Müslüman bacım; yaşanan zulme günlerce gözyaşı döküyorsun için için ağlıyorsun. Yok mu Müslümanları bu parçalanmışlıktan kurtaracak bir yiğit, yok mu ilk kıblemizi, hainlerin postallarından kurtaracak bir Müslüman diye bekliyorsun. Bunu beklemek yerine bunu yapacak yiğitler yetiştirmek, Selahaddin beklemek yerine Selahaddinler doğurmak için mücadele etmiyorsun? Ümmetin her zaman beklediği kurtarıcıyı yetiştiren abla, anne neden sen olmayasın ki!

 

Her zaman birilerinden bir şeyler beklemek, her zaman birileri yapsın diye beklemek, her zaman birileri öncü olsun diye beklemek en kolayıdır değil mi? Oturduğu köşeden ahkam kesmek, yapılanı eleştirmek, düzeltmek için mücadele etmek yerine, mücadele edenleri küçümsemek basit görmek kolay bir yoldur değil mi? Harekete geçmek, davaya, mücadeleye el atmak zor geliyor insan nefsine. Ama kolay olan uzaktan bakıp küçümsemek, eleştirmek oluyor her zaman ve çoğu kimseler de bu yolu benimsiyor çoğu zaman.

 

Selahaddin olmak için mücadele etmek zordur, bunun yerine Selahaddin beklemek çok kolaydır değil mi? Şeyh Ahmet Yasin, sadece gözlerini hareket ettirebilen engellerine rağmen koca bir mücadele yürütmüşken bizler bu kadar varlığa rağmen neden harekete geçmiyoruz? Neden bir Kudüs fatihi Selahaddin, Şeyh Ahmet Yasin de bizler olmuyoruz.

 

Kudüs’ün mücahitlerinden Prof. Dr. Abdülaziz Rantisi, bizlere nasıl bir mücadele vermemiz için büyük bir örnek değil midir? Şehadetinden kısa bir süre önce sarf ettiği bu sözler mücadele yolunda önümüzü aydınlatan birer fener niteliğinde olmalıdır. Nitekim kendisi ölüm ile ilgili şu hakikati ifade etmişti; "Ölüme burun mu kıvıracağımızı sanıyorlar. Kanserle de olsa, kalp krizinden de olsa ya da bir apachi helikopterinin füzesi ile de olsa ölüm ölümdür. Nasıl gelirse gelsin hepimiz öleceğiz ve hepimiz o günü bekliyoruz. Kalp kriziyle gelmiş, apachi füzesiyle gelmiş hiçbir farkı yok. Ama ben Apachi ile gelecek olan ölümü tercih ediyorum."

 

İşte güzel kardeşim, Selahaddin beklemek yerine Selahaddin olmak, Selahaddinler yetiştirmek gerek. Hem kendimizi yetiştirmek hem de arkamızdan davamızı sürdürecek nesiller yetiştirmektir asıl mesele. Verilen mücadeleden geri durmadan, korkmadan, yorulmadan, usanmadan…