Bugün sizlere biraz “Sahabeler şehri”nden, şehitler yurdundan, cengaverler diyarından bahsedeceğim. Nice sahabeyi bağrında taşıyan, nice şehide döşek olan, nice yiğidi ve mücahidi yetiştiren Diyar-ı Bekir…
Hayırda her zaman önde olan, öncü olan, hayırda yarışanların diyarı… Yeri geldiğinde Türkiye’nin bağrına, yeri geldiğinde ümmetin bağrına iman pompalayan bir şehir. Nitekim Muhterem Mehmet Göktaş Hocamız Diyarbakır’ın bu durumunu şöyle açıklıyordu; “Diyarbakır İslam’ın merkezidir. Ben sık sık Diyarbakır’a gelirim. Ancak ben buralarda iman ve samimiyeti görüyorum. Her gelişimde buradan Batıya iman ve ihlas götürüyorum.”
Bu şehir bugünlere bir günde gelmemişti tabi ki. Bu şehri Diyar-ı Bekir yapan sahabeler sayesinde bu şehir İslam kalelerinden bir kale oldu. Bu şehir, bağrında yetişen nice yiğit ve mücahitlerle ayakta durdu. Bu şehir İslam davası uğruna canını ortaya koyan nice şehidin kanıyla bugünlere geldi.
Bu şehir Hüseyinlerin mücadelesi, Ediplerin gayretleriyle ayakta durdu. Bu şehir, kendisini korumak için, insanlarının imanını korumak için camilerde Kur’an dersi veren mücahitlerle bugünlere gelebildi.
Bu şehir bu uğurda canını Allah’a satan şehitlerle, zindanı göze alan yusufilerle bugünlere geldi.
Bu şehirde ne zaman insanlar zor duruma düştü, ne zaman bir ihtiyaçları hasıl oldu hemen yanı başlarında MUSTAZAFLAR belirdi. İhtiyaç sahiplerine kol kanat gerdiler, UMUT oldular.
Bu şehirde ne zamanki İslam düşmanları tarafından insanların canlarına kast edildi, inançlarına el uzatıldı işte o zaman karşılarına HÜSEYİNİN FEDAİLERİ dikildi. Yürekleri iman dolu, karşısındaki zalimlere ölüm korkusu salan, gerisin geriye adım attıran yiğitlerdi onlar.
Bu şehirde ne zaman birileri sapkın projelerini devreye koymaya çalışsa, ne zaman insanların imanlarına, gelenek ve kültürlerine el uzatsa karşısında PEYGAMBER SEVDALILARInı buldular. Sapkın güruhun tüm projelerini başlarına geçiren, insanların canını, malını ve imanlarını korumayı kendine vazife edinmiş güzel insanlardı onlar.
İşte bu şehir önce Allah’ın yardımı, sonrasında da verilen bu mücadelelerle bugünlere geldi. Verilen mücadelenin meyvesi olarak da ne zaman hayır yolunda bir çalışma olsa en önde onlar oldular. Ne zaman Allah için bir mücadele olsa en önde bu şehir insanı oldu. Ne zaman Allah ve Peygamberi için bir mücadele verilse bu şehir insanı hiç düşünmeden meydana koştu.
Bu şehirde insanlar hep hayırda yarıştı. Ne zaman bir etkinlik olsa hep önde oldular. Hep en kalabalık onlar oldu. Nice İslami kültürel etkinlikte olduğu gibi Kutlu Doğum etkinliklerinde de en önde onlar oldu. En kalabalık meydanları onlar doldurdu, en büyük görüntüyü onlar verdi her zaman.
İşte günlerden bir gün yine en öndeler. Yine en kalabalık ve en ihtişamlı görüntüyü onlar veriyorlar. Bir şubat ayında, şehitler ayında yine onlar göründü meydanlarda, salonlarda… Şehitler Kervanı Platformu ve Mustazaflar Cemiyeti tarafından Diyarbakır'da düzenlenen Şehitler Gecesi programında öyle güzel bir görüntü verdiler ki Müslümanların yüreklerini ferahlatan, imanlarını coşturan bir görüntü adeta.
Yediden yetmişe değil, kucaktaki bebekten, beli bükülmüş ihtiyarına kadar yine herkes orada. Salon yetmemiş salondan taşmışlar. Dolan koltukların yanında sıra sıra dizilmişler, sahneye çıkmışlar, dolup taşmışlar…