Geçenlerde bir gazetede çıkan “Karargâh Rahatsız” manşeti çok konuşuldu ve hala da konuşuluyor.
Peki, kim attırdı o manşeti dersiniz.
Herkes biliyor ki, o gazetenin patronu kendisi hakkında açılmış bir kaçakçılık davası dururken böyle bir manşeti atmaya cesaret edemez ve üstelik 15 Temmuz`dan sonra da bunun bir intihar olduğunu biliyor zaten.
Böyle bir adımı atmak darbecilere zemin hazırlamaya yönelik bir ihanettir ve dolayısıyla intihardır. Çünkü böyle bir hamleyi ilk önce halk ve sonra da hükümet/devlet affetmez/affedemez.
Peki, nasıl oldu da böyle bir hata yapıldı dersiniz?
Satrançta bir hamle yapabilmek için gerekirse önce piyonu yem olarak kullanırsınız. Karşı rakibi alt etmek için piyonun bir önemi yoktur. Nitekim hedefte Şah vardır. Bu gazete de bir piyon olarak kullanıldı ve feda edildi.
Peki, bu oyunu yönetenler kim derseniz;
15 Temmuz`u planlayan asıl merkez AB(D) başarılı olamayınca vazgeçmedi ve vazgeçmez de hiç bir zaman. Her yolu deniyor ve deneyecek de. Ekonomik baskılar bunun göstergesidir.
Yani AB(D) bu gazete gibi daha birçok piyonu kullanacak. Çünkü işler istediği gibi gitmiyor. Türkiye`yi karıştırmak ve istikrarsızlaştırmak için sürekli denemeler yapacak ve zamanında destekleyip büyüttüğü piyonları yeri gelince harcamaktan da imtina etmeyecektir.
O yüzden o manşeti attıranlar gazete sahipleri ya da yöneticiler değil, bizatihi AB(D)`nin kendisidir. Kuklaya değil, kuklacıya bakmak gerek.
Basın özgürlüğü palavralarına kanmamak gerekir. Bir Ülkenin temellerine dinamit koymak basın özgürlüğü değil, tek kelime ile ihanettir!
O zaman herkes ve özelde de hükümet/devlet bu konuda ferasetli davranmalıdır. Bazı azınlıkların halkı tahakküm altına alarak bu tür pervasızlıkları sergilemesine fırsat verilmemelidir.
Çünkü bu gemi batarsa, hepimiz batarız…