Kürdistan referandumu yaklaştıkça konuyla ilgili tartışmaların dozu da artıyor.
Evvela “bağımsızlık” kavramını irdelemek, bu konuda mutabakata varmak gerektiğini düşünüyorum.
Bir devlette halkın istekleri devlet tarafından “emir” telaki ediliyorsa, başka devletlerin istekleri halkın isteklerinin önüne konulmuyorsa, Halk kendini devletine fedaya, yöneticiler de kendilerini halklarına fedaya hazır iseler bu ülkede bağımsızlıktan söz edilebilir. Önemli bir kıstas da ülkede başka devletlerin üslerinin varlığıdır. Üsler ait oldukları devletlerin bulundukları ülkedeki hâkimiyet sahalarıdır.
Bu anlamda Ortadoğu`da sadece iki ülkenin bağımsız olduğunu düşünüyorum.
Osmanlıyı yıkan kâfirler, Araplara 22 devlet verirken neden Kürtlere bir devlet vermediler sorusu yerinde bir sorudur. Bu Araplarda kukla ve ya kâhya enflasyonu ile ilgili bir konudur. O dönemde Kürtlerden bir kukla bulamadılar elhamdülillah. Faraza kuracakları bir Kürt devletinin camilerimizi ahıra çevirmesi ezanı Kürtçeleştirmesi âlimlerimizi asması bizim için utanç vesilesi olacaktı. Kukla olmayı kabul etmediklerinden Kâfirler Kürdistanı dört parçaya bölerek cezalandırdılar.
Bağımsız Kürdistan özeline gelince, bir kaç ay önce Kürdistan`a bir ziyaretimiz olmuştu. Kürdistan`ın fiilen bağımsız olduğunu müşahede ettik. Parlamento binasının varlığından, yargı üst mahkemelerinin de Erbil`de olmasından anladığımız kadarıyla Bağdat`la bağlılık sadece kâğıt üzerinde kalmıştır. Bağımsız Kürdistan, “fiili” durumun “hukuki” duruma dönüştürülmesinden ibaret olacaktır.
Müslümanların bütün ulus bayraklarını indirip Kelime-i tevhid sancağı altında “tek devlet” olma hedefleri saklı kalmak kaydı ile ve içinde yaşadıkları topraklarda i`lay-ı kelimetullah için mücadeleyi unutmadan coğrafyanın her parçasında halkın açıkça nassa muhalif olmayan taleplerine hürmet göstermeleri gerekir. Yani biz Kürdistan halkının özgür taleplerine saygı duymalıyız.
Önce hemen şunu belirtelim ki “bağımsızlık referandumu” ile “bağımsızlık ilanı” aynı şeyler değildir. Referandumdan halkın bağımsızlık isteğinin “oranı” ortaya çıkacaktır. Irak Hükumeti zaten referanduma karşı olmadığını ancak bağımsızlık ilanına “anayasaya aykırılık” gerekçesi ile karşı olduğunu söylüyor. Barzani bunun farkında ve biz bağımsızlık ilan etmiyoruz, referandum yapıyoruz diyor. Kürdistan`a yeni acılar tattırmamak için azami gayret gösteren Mesut Barzani muhtemelen gerek Irak parlamentosu gerekse komşu ülkelerle uzun soluklu görüşmelerle çatışmadan suhuletle bağımsızlık için makul bir yol arayacaktır.
Türkiye ve İran`ın bağımsızlık karşıtı duruşu, başından itibaren Astana anlaşmasıyla kabul ettikleri “ülkelerin toprak bütünlüklerinin korunması” ilkesi ile ilgilidir. Kürdistan`ın bağımsızlığını kabul etmek Irak`ın bölünmesinin kabulü anlamına geleceğinden ABD`nin Suriye`yi parçalama planına karşı kendilerini zor duruma sokacaktır.
İsrail`in bağımsızlığı savunması kuşkusuz her bir İslam beldesinin birden fazla parçaya bölünmesi, küçülmesi, zayıf düşmesi, birbirleriyle çatışır duruma düşmesi amacıyla uyumludur. Bu amaca hizmet edeceği için Irak`ın, Türkiye`nin, İran`ın hatta İsrail dostu Suud`un da bölünmesi İsrail`in işine gelir. İsrail her ırkın her mezhebin hatta her aşiretin bile bir devleti olmasını ister.
İsrail`in bu amaçlarına karşı koymanın yolu O`na bu fırsatı vermemekten geçer. Sırf İsrail`e hizmet etmesin diye Müslüman ülkelerdeki faşizan baskılara, zulümlere, ırkçı ve bölücü uygulamalara sessiz kalmak ne İslami, ne ahlaki, ne de insanidir.
Müslümanlar ülkeler, adaleti tesis ederek farklı din, dil ve ırkların bir bedenin uzuvları gibi birlikte ve uyumlu hareketini sağlayamıyorlarsa bölünmeleri belki daha az zararlı olacaktır. Zira içeride merkeze itiraz eden toplulukların varlığı düşmana daha ciddi destek sağlar. Uyumu bozan parça koparılıp atılırsa vücut daha sağlıklı ve dirençli olur. Devletin “bu benim” demesi çok anlamlı değil önemli olan herkesin devlet için “benim devletim” diyebilmesidir. Eğer Kürtler bulundukları devlete bu benim devletim diyemeyecek hale getirilmişlerse kabahati o devletlerde aramak gerekir.
Kürtlerle aynı çatı altında yaşamayı beceremeyenlerin iyi birer komşu olmayı denemelerinde yarar vardır. İsrail gibi “arz-ı mevud” inancı ile topraklarınızı işgali imanlarının bir parçası olarak kabul eden devletle çok iyi anlaşabiliyorsanız din kardeşlerinizle çok daha iyi anlaşırsınız korkmayın.