Hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Mezhep ayrılıklarımız, etnik ayrılıklarımız, dil ayrılıklarımız asla düşmanlık sebebimiz olamaz. Bu farklılıklarımız ancak zenginliklerimiz olabilir. Nice ki Rabbimiz birdir kitabımız birdir önderimiz rehberimiz birdir kıblemiz birdir bizden ancak dostluklar kardeşlikler sadır olur.

Bizim düşmanlarımız sadece ve sadece Allah ve Resulüne düşman olanlardır. Bu nedenle aynı mezhepten aynı ırktan hatta aynı ana babadan düşmanlarımız olabilir. Tıpkı Bedirde, Uhutta, Hendekte olduğu gibi. Biz Allah`ın düşmanı olması halinde babamızı kardeşimizi oğlumuzu karşımıza alırken, dilini bilmediğimiz ırkımızdan, aşiretimizden olmayan Allah taraftarları için canımızı ortaya koymaktan çekinmeyiz.

Gelin şu ayrımı Allah`ın taraftarları ve Şeytanın taraftarları esasına dayandıralım dedik. Gerçek taraflar hakiki düşmanlar kıyamete kadar bunlardır. Allah`ın taraftarı Sünniler Şiiler Araplar Kürtler Türkler ve Farslar olduğu gibi Şeytanın taraftarı sözde Şiiler Sünniler Araplar Kürtler Türkler Farslar olmuştur, olacaktır.

Biz vahdet dedikçe Ümmet dedikçe kardeşlik dedikçe hop oturup hop kalkanlar, şu mezheple bu kavimle vahdet olmaz! Bunlara kardeş diyemem! Ümmet bir tuzaktır! Bu tuzağa düşemem! diyenler, Utandınız mı? Mahcup oldunuz mu?

Şimdi Suudi ve avenesi ile Katar düşmanlığını nasıl açıklayacaksınız? Mezhepleri mi, ırkları mı, dilleri mi dinleri mi, farklı. Suudi ve avenesi açıkça Büyük Şeytanın yanında yer aldılar yetmedi emrinde olduklarını Siyonizm için kardeşlerini bir kaşık suda boğmaya hazır olduklarını gösterdiler.

Fakat dili ırkı ve mezhebi farklı olanlar, Katar`ın yardımına koşmadılar mı?

Türkiye, en büyük darbeyi sözde Sünni bir örgütten yemedi mi? Bu örgüt Türkiye ve dünyada Şiilerin en büyük düşmanı değil miydi? FETÖ`nün Sünnilere verdiği zararı hangi Şii vermiştir. Artık ülkemizin bütün İslami camiaları kendilerine cemaat diyemiyorlar, İslam düşmanlarının eline öyle bir fırsat verilmiş oldu ki bu altın fırsat ancak yüzyılda bir düşmanın eline geçer.

Bu gün Şii dünya “İngiliz ve ya Londra Şiası” dedikleri Yasir Habip ve benzerlerinden çektiğini asla Vehhabilerden çekmemiştir. İslam vahdetinin omuriliğine isabet eden bir şarapnel parçasına benzetilen İngiliz Şiiliği kuşkusuz Şiilik için en büyük tehdit olarak ortadadır. Zehirli hançer hükmünde olan Londra Şiiliği, Şii dünyanın en makul ve muteber ulema ve ümerasını tekfir etmekten çekinmiyor. Demem o ki Şiilik için en büyük tehdit yine Şiilerden gelmektedir. 

İhvan Sünni Sisi`den, Hamas Sünni el Fetihten (Abbas ve Dahlan`dan) Anadolu insanı ne idüğü belirsiz darbeci generaller ve hamisi olduğu hükumetlerden, Bangladeş Sünni Hassuna`dan Sünni Irak halkı Sünni Saddam`dan çektiğini Şiilerden çekmiş midir?

Ya da Kürtler yine Kürt olan İnönü`den Apo`dan çektiğini Türklerden çekmiş midir? Düşmanlığı etnisiteye dayandırırsanız Hizbullah ile PKK mücadelesini Suudi-Katar kavgasını nereye koyacaksınız?

Menziline girmiş ilk ateşte seni vuracak olan düşmanı görmeyip menzilinde olmayan düşmana ateş etmek ne kadar gerçekten uzak ise; içimizden bizi yıkmak isteyen, arkadan vurmaya çalışan ya da tepemizde tepinen, bizleri zindanlarında çürüten zalim zorba despot tağutları bırakıp muhtemel ve ya muhal düşmanla uğraşmak da boşa kürek çekmek değil midir?