Halepçe katliamının 29. Yıl dönümü merasimlerine katılmak üzere 15 Martta Kürdistan`a hareket ettik. 16 Martta sabaha karşı Halepçe`ye varır varmaz 5 bin maktulün temsili kabristanını ziyaret ettik. 16 Mart 1988 yılında kimyasal gazlarla katledilen mazlumların her birinin kimliğinin yazıldığı bir taş dikilmişti. 

Çok yüksek bir duyarlılık ve heyecanla geçtiğimiz törenin yapıldığı salonda açıkçası hiç ummadığımız ya da beklemediğimiz bir manzara ile karşılaştık. Tören Kur`an-ı Kerim tilaveti ile başladı; fakat senfoni orkestrası ile devam etti.

İslami ilimlerin en önemli merkezlerinden ve aynı zamanda Şeyh Osman`ın kalesi hükmündeki Süleymaniye, Seküler sol ve sosyalizme teslim olmuştu.  Bu durum bizi kimyasal yıkımdan daha fazla hüzünlendirdi.

Halepçe`den Süleymaniye`ye döndük. Merhum Şeyh Osman`ın kurucusu olduğu Büzütnava İslami partisi lideri Şeyh İrfan Abdulaziz`i Parti Merkezi`nde ziyaret ettik. Şeyh İrfan`ın şu sözleri ilgimi çekmişti: “1973 yılında Şeyh Ali Abdülaziz`e bir kadın:  “Eşim komünist oldu ne yapayım?” diye sordu. Şeyh de “3 ay sonra evlenebilirsin, Komünistin nikâhı olmaz” dedi. Pravda gazetesi bunu başlıktan verdi, dünya komünistleri ayaklandı. Baas partisi baskılara dayanamadı Şeyhi hapse attılar, medreselerini kapattılar.”

Ertesi gün Hewler/Ebil`e hareket ettik. Bizi KDP yetkilisi karşıladı, otelimize yerleştikten sonra hemen Irak'ta İslami Toplum Partisi (Komel) Lideri Ali Bapir`i ziyarete gittik. Sıcak bir karşılamadan sonra yaklaşık 30 yıllık tecrübesinin özetini talep ettik. Aldığım notlar:

1- Ümmetin içine düştüğü zilletin ve izzetimizi kaybetmemizin nedeni, Kur`an ve Sünnetten uzaklaşmamızla alakalıdır.

2- Allah`ın (cc) vaadine rağmen yardımdan mahrum kalmamız, İslam`dan uzaklaşmış olmamız nedeniyledir.

3- “İnsan için ancak kazandığı vardır” ayetinde “Müslüman” değil “İnsan” ifadesi önemlidir. Onlar akıllarını kullanıyor ve çalışıyorlar, karşılığını da alıyorlar.

4- Bediüzzaman Said-i Nursi`nin ifadesiyle: “Müslümanda kâfir, Kâfirde Müslüman sıfatları olabilir, Şeytanın vesvesesine kapılarak kâfirlerin üstünlükleri dinlerinin de üstünlüğüne bağlanamaz (haşa). Ancak onların bu üstünlüğü İslami sıfatları kullanmalarına bağlanmalıdır.

5- İslam`ın akidesi sabittir, zamana göre değişmez. Ancak zamana göre değişecek şeyler de vardır. Kur`an ve sünnet ışığında değişikliklere açık olmak gerekir.

6- Kürdistan`a ve Kürtlere sahip çıkmamız İnancımızın gereğidir. Zira bütün peygamberler “Ey kavmim” diye hitap etmişlerdir.

7- İşte mahrumiyetimizin bir göstergesi; aynı kavimdeniz ancak birbirimizle anlaşamıyoruz.

8- Abdülkadir Geylani hazretlerinin buyurduğu gibi “HAK ile birlikte iken halksız, HALK ile birlikte iken nefissiz olmamız gerekir.” 

  Son durağımız Barzan oldu. İlk dikkatimizi çeken şey Molla Mustafa Barzani ve yanında yatanların kabirlerinin sadeliğiydi. Barzan`da mensubu olduğum Berazi aşireti liderlerinden Mıstefa/Hırço Berazi`nin kabrini de ziyaret etmiş oldum. Vasiyeti üzerine Barzan`da Molla Mustafa`nın yakınına defnedilmiş önemli bir şahsiyet. Hırço ve kardeşi Bozan beylerin İngiliz ve Fransızların ayrı ayrı işbirliği karşılığında bağımsız devlet tekliflerini reddettikleri birçok kaynakta geçmektedir. 

Bu ziyaretimizde en çok rahatsız olduğum iki hususla yazıyı bitireyim.

Yol boyunca Polis ve askerin şoföre “Hemmu kürdün” diye sorması şoförün de “Hemmu kürdün” demesi. Şoför, “otobüste bir Arap veya Türkmen olsa indirip eziyet ediyorlar” dedi. Bu ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı tutum endişe vericiydi.

İkinci konu Kerkük`ün statüsünün belirsizliği ve bu nedenle bakımsızlıktan adeta çöplüğe dönmüş olması. Bu durum pimi çekilmemiş bir bomba gibi ortada duruyordu.