Şanlıurfa İHH şubesinin düzenlemiş olduğu seminerde, İhvan-ı Müslümin`in önde gelen liderlerinden Prof. Dr. Vecdi GUNEYM`i dinledim. İlginç bulduğum notları paylaşmak istiyorum. Üstad evvela önüne konulan isimlikteki “Mısırlı davetçi” tanıtım yazısına itiraz etti. Mısırlı, Iraklı, Suriyeli, Türkiyeli tabirlerinden uzak durmamız gerektiğini dile getirdi. Bu tanımları kullanmamız Sykes-Picot Anlaşmasını onayladığımız anlamına gelir. Bizim mensubiyetimiz toprakla coğrafya ile alakalı değil doğrudan akidemizle alakalıdır. Allah`u Teâlâ bu nedenle “İnnemel mu'minûne ihvetun…” buyuruyor. İnnemel Mısrıyyun, Suriyyun, Irakıyyun demiyor. Dedi.
Buradan hareketle “vatan” mefhumuna açıklık getirdi: “Aslında yerleri ve gökleri yaratan Allah (cc) olduğuna göre yaşadığımız her yerin maliki Allah`tır ve biz onun mülkünde yaşıyoruz. Bizim için vatan; akidemizin, inancımızın gereğini yerine getirebildiğimiz, İslam ahkâmının tatbik edildiği yerdir.” Dedi. Devamla “Bir Müslüman İslam`ın hâkim olduğu bir beldede asla muhacir olamaz, garip (yabancı) olamaz. Kendisini gurbette hissedemez. Bilakis doğup büyüdüğü topraklarda İslam ahkâmı uygulanmıyorsa işte orada gariptir, yabancıdır.” Dedi.
Seminerin konusu “Sahte davetlere karşı gençliğin vazifesi” olduğu için evvela gençliğin geçen senelerle ilgisinin olmadığını elhamdülillah kendisinin ve ön sırada oturan bizleri göstererek salonda olan herkesin genç olduğunu, azaları kuvvetli iken enerjisini Allah yolunda harcayanlara mükâfat olarak Allah`ın yaşlılıkta azalarına kuvvet ve sıhhat verdiğini söyledi.
Sahte davetçilere karşı en etkili mücadelenin “delil sormak” olduğunu söyledi. İslam`ın kaynakları kitap ve sahih sünnettir, bu kaynaklara dayandırılamayan iddiaların boş olduğunu kil u kal olduğunu söyledi. Bu arada kendisi sonuna kadar her söylediğinin hemen akabinde ya bir ayeti kerime ya da bir hadisi şerif okudu. Elhamdülillah.
Sohbetin sonunda soru faslına geçildi ve sadece ben soru sordum. Mısır`da son durumun nasıl olduğunu, İhvan`ın cihad ilan edip etmediğini silaha sarılıp sarılmayacağını sordum.
Sisi darbesinin; Ezher-i Şerif(!) olarak bilinen Ezherin, kahraman olarak bilinen ordunun adalet dağıttığı sanılan yargının ayarını ortaya çıkarmıştır. Mısır halkı artık iki kısma ayrılmıştır: Aziz olanlar ve zelil olanlar. Onurlu şahsiyetlerin Sisi`nin etrafında kalmadığını, giderek güç kaybına uğradığını söyledi. İhvanın hala en etkili silah olarak Barışı seçtiğini, asla silaha sarılmayacağını ancak misillemeye başka bir ifade ile kısasa izin verildiğini söyledi. Yani Asker ve polisten haksız yere katil işleyenlerin öldürülebileceğini söyledi.
Sonunda gençlerin ümitvar olması gerektiğini, batının bu vahşi saldırılarını boğazlanmakta olan ve can çekişen bir hayvanın ayaklarını rast gele ve tüm kuvveti ile fırlatmasına benzetti. Çektiğimiz acıların şiddetini de doğumu yaklaşan bir annenin sancılarına benzetti. Çocuk doğunca annenin bütün acılardan kurtulacağı gibi yerini uzun süren bir sevinç ve mutluluğun alacağını söyledi.
Bu seminerler dizisi göstermiştir ki, İHH sadece maddi yardım dağıtmıyor cidden çok muhtaç olduğumuz manevi erzak da dağıtıyor. Davetçilerimizin seslerini yayan ve yükseltenleri Rabbim katında yüceltsin. Kısanları da rezil etsin zelil etsin. âmin