Evvela bu darbe ülkede yapılan ne ilk ne de son darbedir. Öncekileri biliyoruz, olacakları Allah bilir ama kişisel olarak birçoğumuzun “darbeler devri kapanmıştır, artık darbe olmaz” dediği bir zamanda bizim böyle bir darbe beklediğimizin yazılı kayıtları vardır. Hala da büyük çoğunluğun aksine darbe tehdidinin hiçbir zaman ortadan kalkmayacağı kanaatimi koruyorum. Bu düzen değişmedikçe en fazla periyodu değişir, on yılda olmaz da yirmi ve ya otuz yılda bir olur.

Bütün darbelerin ortak özelliği:

1-            Hepsi bu milletin inanç ve kutsal değerlerini hedef almışlardır.

2-            Hepsi istisnasız dış güçlerin istek ve talimatları ile yapılır. “İngiliz, ABD veya bütün batı bloku” desteklidirler.

3-            Bütün darbeler “laikliği koruma ve kollama” amacını içerir. Haliyle en çok ezilenler laiklik karşıtlarıdır.

4-            Milli iradeyi ortadan kaldırıp seçilmişleri zindanlara tıkanların en trajikomik gerekçesi de “demokrasinin(!) yeniden tesisidir”

5-            Son darbe girişimi dâhil diğer bütün darbeler meşruiyetlerini maalesef ilk darbeyle tesis edilen gayrı meşru yapıya dayandırırlar.

6-            Bu darbelerin arasında da adına “muhtıra” denilen irili ufaklı darbecikler vardır ve aşağı yukarı darbelerin bütün özelliklerini taşırlar.

Böyle olunca bütün darbecilerin ortak özellikleri de; kâfirlerin kuklası ve işbirlikçisi olmak, vatana, millete, dine, namusa ve sair kutsallara ihanet içinde olmaktır.

Son darbe girişiminin arkasında bolca destek var. Yani hem başta ABD olmak üzere Batı, hem de Ortadoğu`da SİSİ ile onun da arkasındaki SUUD var.

Bütün darbelerde mağdurların da ortak özelliği, bir kısmı fazla kan dökülmemesi gibi masum gerekçelerle de olsa yeterince direnilmemesi, cesur davranılmaması, bedel ödemenin göze alınmamasıdır. Mesela bu darbe girişiminde Allah korusun başta Cumhurbaşkanı olmak üzere hükumet boyun eğseydi halk ne yapabilirdi. Halk, hükumeti ve meclisi korudu ama onlar teslim olsalardı neyi koruyacaktı!? Nitekim halk bunların çağrısı ile harekete geçmiştir. “Siz evlerinizden sakın çıkmayın kışkırtmalara gelmeyin” de diyebilirlerdi.

Darbelerde halk ve hükumetin birlikteliği çok önemlidir, biri diğerini kaderine terk ederse sonuçta her ikisi de perişan olurlar.

 Gelelim Batının kuklası, hain örgüt ve elebaşına; Darbe akamete uğrayınca kendisi de darbeye karşı olduğunu hatta şimdiye kadar olan bütün darbelere karşı olduğunu söylemiştir. Oysa eskiden “söz uçar yazı kalır” derlerdi, şimdi hem yazı hem görüntü hem de ses kalıyor. Bu hainin bütün başarılı darbelerde darbecilerin yanında yer aldığının sayısız “yazılı ve görsel” delili vardır. Onun bu darbeye karşı olma nedeni “başarısız” olmasındandır. Başkasının yaptığı darbeyi destekleyen hain! Kendi darbesini mi desteklemeyecek!

Bu örgütün asıl en çarpıcı vasfı içinde yer aldığı dindar kitleye ihanet ederken, müttefiklerinin din ırk ve milliyetini dikkate almamasıdır. Dindarlara hasım olması şartıyla ittifak edeceği kesim, Marksist, Leninist, Kemalist, Apoist, Ateist, Siyonist olabilir.

FETÖ örgütünün ilk darbe girişimini Hakan Fidan`ı savcılığa çağırmakla başlatanlarla şu noktada ayrılıyoruz. FETÖ`nün bu ihaneti doğrudan müttefiki AK Partiye dolaylı olarak millete idi. Asıl ve net millete ve inancına darbesi 28 Şubatta olmuştur. “Başörtüsü teferruattır” fetvası ile Müslümanların direnişini kırmasıdır. Yasağın başlatıldığı İstanbul Üniversitesinde özellikle sırf “özgürlükleri koruma” adına başörtülü olmayan kızların ve farklı görüşten gençlerini başörtüsüne desteği vardı. Bu dayanışma tıpkı 15 Temmuzdaki direniş gibi postmodern darbecilerin başörtüsüne saldırısını püskürtebilirdi.  Ama olmadı, hain ve işbirlikçi içerden idi. Düşünsenize mesela 15 Temmuz gecesi halk tankların önüne çıkarken karşılarında tanklara kendilerini siper etmiş başörtülü cevşenli ablalar olsaydı nasıl bir tablo olurdu.

Darbeye karşı yapılan halk darbesine lokomotif olan Ak Partiye de bir çift sözümüz olacak. Artık Hinduların kutsal ineğine dönüşen ve uğrunda bu kadar insanımızı kaybettiğimiz laiklikten kayıtsız şartsız vaz geçmenin zamanı gelmedi mi? Vazgeçerseniz dünya da laik olmayan ilk ve son ülke siz olmazsınız. Başörtüsü kamusal alana girerse kıyamet kopar diyenler nasıl bunu hazmetmek zorunda kaldıysalar bunu da hazmedecekler. Korku duvarları yıkılmıştır elhamdülillah, Fırsat bu fırsattır ve her zaman ele geçmez. Yine de endişeniz varsa referanduma sunun her parti ve STK bu uğurda mücadelesini verip üzerine düşeni yapsın. Kararı yine milli irada versin.

Bir şefkat tokadıyla bizi uyaran sonra da bu şerri başımızdan defeden Rabbimize hamd olsun. Umarım bu bela ve musibetten gerekli dersler çıkartılır, Rabbimize sadakatimizi ve ahdimizi yenilememize vesile olur.