Türkiye, İsrail ile anlaşıyor. Hamas yetkilileri anlaşmada Gazze`ye ambargonun kaldırılması şartından vazgeçildiğini ileri sürüyorlar. PYD`ye ABD tarafından federal devlet sözü verildiği söyleniyor. Birileri dış müdahaleden söz ederken kimileri de iç savaştan söz ediyor. Başta turizm ve ihracat olmak üzere birçok alanda ekonominin krize doğru gittiği giderek görünür olmaya başladı. Suriye`den gelen göç dalgası bitmiş değil.

Afrika`ya açılan Mısır kapısı hala kapalı ve İhvan üzerindeki baskı tüm şiddeti ile devam ediyor. İdam edilemeyen tutuklu ve mahkûmlar ağır cezaevi şartlarında ölüme terk edilmiş durumdalar. Bin bir umut bağlanan İslam Ordusu hiçbir varlık gösteremiyor. Ne Irak`ta ne de Suriye`de her kime karşı kurulmuş ise henüz bir icraatı görülmedi. Bu haliyle niçin kurulduğu ne işe yarayacağı çok da anlaşılamadı.

Ülkede özellikle Osmanlı devleti hayalleri kuranlar fena halde hayal kırıklığına uğramış durumdalar. Suriye`de kimyasal silahlar kullanıldığında ABD`nin müdahale edeceği beklentisi de suya düştü. Şimdi Suriye`de her nevi silahı kullanmak serbesttir.

Dış politikada Osmanlı hayalinden “yurtta sulh cihanda sulh” çizgisine, bununla birlikte “kadim dost ve müttefik İsrail” noktasına rücu ediliyor.

Şimdilik Hükumet ve AK Parti, özellikle içeride güçlü ve istikrarlı bir görünüm sergiliyor. Ancak geleceğe yönelik endişeler açıkça dile getirilmese de giderek artıyor. AK Partinin en ufak bir tökezlemesinde başta parti içi muhalefet olmak üzere karşıtlarının nasıl bir devr-i sabık meydana getirecekleri özellikle kamu görevlilerine açıkça yapılan “yargılanacaksınız” tehditlerinden anlıyoruz.     

Ümmetin içinde bulunduğu felaketten çıkması ve ülkemizin olası bir musibete maruz kalmaması için dua etmekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktur.

Tek tesellimiz bu olumsuz tabloda pay sahibi olmadık. Dökülen kanlarda en ufak bir vebalin altına girmedik. Mezhepçilik ve ırkçılık fitnesine bulaşmadık. Birileri ateşe körükle giderken ateşi söndürmek için elimizden geleni esirgemedik. Tarafsızlığımız, tarafların saldırılarına maruz kalmamıza neden olsa da duruşumuzu bozmadık. Hak batıl mücadelesi ile iktidar mücadelesini özenle birbirinden ayırabildik. Hak batıl mücadelesinde hakkın yanında yer alırken iktidar mücadelesinde taraf olmaktan uzak durduk. Sulhun temini için sürekli teyakkuzda olduk.

Maazallah çıkacak bir iç kargaşada mal ve canımızı nasıl kurtaracağız endişesinden çok imanımızı, ahlakımızı, haysiyetimizi nasıl koruyacağımızın derdindeyiz. Ülkelerin başına gelen felaketler kuşkusuz Rabbimizin takdiri iledir ve bizim için sadece birer imtihandan ibarettir. Dünyanın sonu ne zamandır bilemeyiz ama kendi sonumuzun çok da uzak olmadığını biliyoruz. Düşmanlarımız canımızı malımızı almasa da emanetin sahibi mutlaka emanetlerini geri alacaktır.

Başta nefsim olmak üzere kardeşlerime naçizane tavsiyem asli vazifelerimize yani kendi gündemimize yoğunlaşalım. Terazimizin sağ kefesinin ağır basması için bütün gücümüzü seferber edelim. Madem dünya ahiretin tarlasıdır, hasat yaparken değil bir buğday başağını bir buğday tanesini dahi arkamızda heba etmeyelim. Zira o bir buğday tanesinin karşılığının da verileceği vaadini almışız.  

Rabbimizin çağlar üstü fermanı niteliğindeki Mü`minun suresinin ilk Onbir ayetini her şartta kendimize rehber edinelim:

Bismillahirrahmanirrahim,

1 - Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir,

2 - Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler,

3 - Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,

4 - Onlar ki, zekât (vazifelerini) yerine getirirler,

5 - Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,

6 - Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.

7 - Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.

8 - Yine onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler,

9 - Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler,

10 - İşte asıl onlar varislerdir.

11 - Ki, Firdevs'e varis olan bu kimseler orada ebedî kalırlar.

Rabbim cümlemizi Firdevs`ine varis olanlardan eylesin. Amin