Anayasa gerekli midir? Hayır değildir. Çünkü demokrasinin beşiği kabul edilen İngiltere`nin bir anayasası yoktur.
Anayasa gerekmeyeceğine göre Anayasa mahkemesi evleviyetle gereksizdir.
Ülkemizde Anayasa Mahkemesi 1982 darbe Anayasası ürünüdür. Mademki darbeler gayrı meşrudur, darbe ürünü kurumların da gayrı meşru olduğu tartışmasızdır. Bu kuruluşun amacı milli iradeyi vesayet altına almaktır. Anayasa darbeciler tarafından oluşturulurken devletin bütün kurum ve kuruluşları ile milli iradenin tasarrufuna girmesinin engellenmesi için önlemler alınmıştır.
Geçmişte İnönü Üniversitesi Rektörü Hilmioğlu`nun, 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesi hükümet hakkında dile getirdiği, “Ak Parti yüzde 95 oy alsa bile iktidara getirilmez” sözleri iddianamelere girmiştir. O bu cesareti nereden alıyordu? Kuşkusuz bu milli iradeyi sınırlayan frenleyen adeta zapt u rapt altına alan vesayet kurumlarına dayanarak söylüyordu. Milli iradeye ayar veren kurumların başında da Anayasa Mahkemesi geliyordu. Bu mahkemenin (ki teknik anlamda mahkeme olması da tartışılır) en garip kararı 411 milletvekilinin kabul etmiş olduğu bir kanunun iptal etmesidir. “367 garabeti” adı üzerinde bir garabettir.
Yeni bir anayasanın şart olduğu iddiaları geniş bir kesim tarafından dile getirilmesi “bir ülkenin anayasasız olamayacağı” ön kabulüne dayalıdır. Oysa Anayasasızlık da bir seçenek olarak halka arz edilse detaylı irdelemeler yapılsa eminim anayasanın gereksizliğini savunanlar çoğunluğa ulaşacaktır. Mesela şöyle bir referandum yapılsa öncelikle anayasa olsun mu olmasın mı? Olsun diyenler çoğunluk olduğunda bu kez her siyasi parti alternatif anayasası ile referanduma katılsa bilahare tıpkı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi en yüksek oyu alan iki anayasa taslağı oylamaya sunulsa kabul edilen anayasa o zaman gerçekten bir milli irade ürünü olabilir.
İlk anayasal nitelikteki belge tarihimizde 1808 yılında imzalanan Sened-i İttifak`tır. Osmanlı`nın huzur güvenlik ve esenlik dönemleri Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçukluları dönemleri anayasasız dönemlerdir. Bir arıza ürünü olan Sened-i İttifak vazgeçilmez değildir.
Geçmişte toplumlarına huzur ve refah sunan devletler anayasasız olduğu gibi günümüzde de bu devletlerden vardır. İngiltere`de genel olarak “Örfün” anayasa yerine geçtiği kabul edilir. İngiliz toplumunda, asırların birikimi ile oluşan örfün anayasa kadar korunmaya ve hürmete layık görüldüğü kabul edilir. Yani örfü değiştirmeye, bozmaya kraliçe dahi teşebbüs edemez.
İçerisinde yaşadığımız İslam toplumunun böyle bir örfünün oluşmadığını kim iddia edebilir. Bu Müslüman toplumun örfü İslam hukuku üzerine bina edilmiştir. Yani hukuk aynı zamanda örfe dönüşmüştür. Öyle ki, halk dilinde “gayrı meşru” kelimesi özü itibarı ile şeriata aykırı anlamındadır. Bu sözcük halen hem halk arasında hem de literatürde bolca kullanılmaktadır.
Devlet halk için ise ve modern toplumlarda da milli iradenin üzerinde hiçbir güç kabul edilmeyecek ise devletin idare biçimini belirleme de halkın en tabii hakkı olmalıdır. Teorik olarak bunu herkes kabul etse de “laikliğin” milli irade tarafından yüzde yüz bir çoğunlukla dahi değiştirilemeyeceği maalesef tuhaf karşılanmamaktadır. Tuhaf değil mi?
Aslında anayasadan ve onun ürünü vesayetçi kurumlardan vazgeçilememesinin nedeni “bu toplumun idaresi bu topluma bırakılacak kadar basit midir?” ön kabulüne dayalıdır. Bu gün Suriye`deki savaşın bu kadar uzamasının nedeni diktatör gittikten sonra yönetime Suriye milli iradesinin hâkim olması tehlikesi değil midir? Suriye`de, Türkiye`de veya coğrafyamızın her tarafında milli iradeler, gasıp mütecaviz israil için tehdit oluşturmaktadırlar.
Küresel emperyalizm israili güvenceye almak için çok sayıda mekânizma kurmuştur. Anayasalar ve mahkemeleri de bu mekânizmaların birer parçasıdır.