Siz şimdiye kadar hiç ben “gâvurum” diyeni gördünüz mü ya da duydunuz mu? Peygamberlerle mücadele edenlerin başını çekenler ateist ve ya nihilistler değildiler. Samiri, Bel`am b. Ba`ura, Ferisiler ya da Efendimizin canına kast eden Kureyş`in ileri gelenleri ateist değillerdi. Onlar, Peygamberlerin mevcut dini inançlarını bozmaya kalkıştıklarını iddia edip dinlerini koruma adına kendilerine gönderilen elçileri işkencelere maruz bıraktılar ve katlettiler.
Aziz dinimize hayâsızca saldıranlar, maalesef kendilerinin de Müslüman olduklarını hatta dine daha iyi hizmet ettiklerini savunuyorlar. Bununla da yetinmeyip, İslam`ın emir ve yasaklarına uygun bir hayatı benimseyen itaat ve ibadette hassasiyet gösterenleri de “din istismarcısı” olarak niteliyorlar. Firavunun etrafındaki Mele ve Mütrefinler ona şu telkinde bulunuyorlardı: “Musa (as) dini kullanarak sarayı ele geçirmek, saltanatını yıkmak ve Mısır`a sultan olmak istiyor” Yine peygamberlerden bazılarının (as) kavmi kendilerine: “Sen Allah`a iftira ediyorsun, öldükten sonra dirileceğimizi kendi yanından uyduruyorsun” diyorlardı.
Şimdi Peygamberlerin davasını omuzlayanların karşısındakiler de kendi ecdadının izini takip ediyor, Mü`minlere benzer iftira ve ithamlarda bulunuyorlar. Allah ve Resulüne savaş açıp emir ve yasaklarını çiğnedikleri halde kendilerine “İslam`ın dışına çıktınız” denilmesinden rahatsız oluyorlar.
Aslında bunların takım tutar gibi taraf oldukları bir “İslam” var. Atalarından miras aldıkları, kültürlerinin bir parçası kabul ettikleri İslam`ın namaz emrini sadece “kendi üzerlerine kılınacak cenaze namazından” ibaret sayanlar “namazı ikame edenleri, aşırı dinci, gerici ve yobaz” olarak itham etmekten de geri kalmıyorlar.
Peygamberlerin davalarını kendilerine dava edinenler ile onlara savaş ilan edenler, aynı dili konuşsalar, aynı coğrafyada yaşasalar, aynı ana babadan gelseler de aynı dinin mensupları olamazlar. Ali Şeriati`nin “dine karşı din” adlı kitabında dediği gibi burada aslında birbirleri ile savaşan iki farklı din vardır. Bir tarafta Allah`ın emirlerini yasaklayan, yasaklarını emredenler ile diğer tarafta bu emir ve yasaklara harfiyen uymaya gayret edenler. Mü`minler emri bilmaruf nehyi anilmünker yaparken karşı taraf bunun tam tersini yaparken nasıl aynı dine mensup olabilirler?
Meclis tutanaklarından bir paragraf: “İçki ve sigaraya yapılan zamları da eleştiren Kaplan, ‘`Efkârlanan
vatandaşa bir kadehi, bir cigarayı çok gördünüz. Yetmedi, sanki 4. Murat devri. Ankara`da içkili restoran basıyor polisler. Siz Taliban mısınız? Bu çağdaşlık mı? Sonra çıkıyor diyorsunuz ki kıyılarda niye oy alamıyoruz?`` dedi.” Bu zihniyetin sahipleri, içlerindeki Ferisileri, Bel`amları göstererek kendilerinin de Müslüman olduklarını savunsalar da artık mızrak çuvala sığmıyor.
İçkinin yasaklanmasına değil, sadece fiyatına zam yapılmasına dahi tahammülü olmayanlar kumarın, faizin ve zinanın yasaklanmasına tahammül edebilirler mi? Bu konuşmada içkiyi sanki Allah değil de Taliban yasaklamış gibi içkiyi savunanlar, tesettürü de sanki Allah değil de İŞİD emretmiş gibi çarşafa savaş açıyorlar. Allah`ın ahkâmıyla harp edenler aslında doğrudan Allah`a(cc) ve Resulüne (sas) savaş açanlar Taliban veya İŞİD paravanlarının arkasına gizlenmesinler. O paravanları paramparça ederek gerçek kimliklerini açığa çıkaran bir kitle var karşılarında. O paravanlar onları gizlemeye kâfi gelmez. Onların her cürmüne korkudan sesini çıkaramayanlar gözlerini kapatarak değil mil çekseler dahi O zalimleri gören bir Allah(cc) bir de hilelerini başlarına geçirecek Allah`ın(cc) taraftarları var.
Hem gözlerimizin içine baka baka Orta Afrika`da Müslümanları diri diri yakan ve Peygamberimize alenen hakaret eden Fransız “Charlie Hebdo”yum, diyeceksin, hem şeytana tapan Yezidiyim, hem İşgalcilerin işbirlikçisi Ermeniyim diyeceksin hem de halktan oy istemeye gelince ben de Müslümanım diyeceksin ve kimse de “bu ne ayak” diyemeyecek sana öyle mi? Kendi kendine ben de Müslümanım diyerek İslam`a saldırmanı kimseye yutturamayacaksın. Bütün hile ve desiselerin yüzüne haykırılacak.