Bir milletvekilinin “Bizim önümüzü kapatırsanız Kürt Hamas`ı doğar.` Sözlerini hatırlarsınız. Bu milletvekili devleti bu konuda uyararak şöyle demek istemişti, “Bizim asli vazifemiz Kürt Hamas`ının önünü kesmektir”. Şimdi hala bazı kardeşlerimiz “Neden PKK`ye karşı bu kadar toleranslı davranılıyor, şehirlere köylere gelip adam kaçırmalara, yol kesmelere, halkın can ve malına kast etmelerine rağmen sanki buralar askerden arındırılmış bir bölgeymiş hiç müdahale edilmiyor” diyorlar.
Bölgede asker var mı var, karakol var mı var, ama sanki karakollarda grev var. Karakollardaki askerler grev gözcüsü gibi.
Bir zamanlar Irak`ta Saddam`ın ordusuna 36. Paralelin kuzeyine uçuş yasağı getirilmişti. Acaba Türk ordusuna ve diğer emniyet güçlerine de belli bir enlemin ya da boylamın arasına müdahale yasağı getirilmişte bizim mi haberimiz yok.
Güvenlik güçlerine müdahale yasağı getirilmesi ya da PKK ye geniş bir alanda dilediği gibi hareket etme ve kolluğun yerine geçme görevi verilmesi uluslarası bir karar mı? Yoksa küresel emperyalizmin bir dayatması mıdır? Bilemiyorum. Ancak bildiğim kadarı ile fiilen yürürlükte olan bu menfur anlaşmaya çok albenili bir kılıf uydurulmuş ve halkımıza yutturulmuştur.
Kamuflajın ya da kılıfın adı Barış Süreci. Sevr de dayatılan “askerden arındırma, silahtan arındırma” benzeri bir durum.
Askerini bölgeden çıkartmayacaksın, silahsızlandırmayacaksın ama sanki bölgede yokmuş gibi hareket ettireceksin.
Keşke askerin terhisini istemiş olsalardı, hiç değilse bu yokmuş gibi davranan askerlerin mali yükünden kurtulmuş olurduk. Vatandaş asker ve karakola güvenerek tedbirsiz davranmazdı.
Evet, gerek laik devlet, gerekse küresel emperyalizm, bu dahi! milletvekilinin uyarısını ciddi ve yerinde bulmuş olacaklar ki dünyada ikinci bir Hamas`la uğraşmamak için orduya sınırsız ve süresiz bir ateşkes emri verilmiştir. Karşı tarafın en ağır saldırı ve tacizlerine rağmen karşılık verilmeyecektir. Yoksa PKK küser, Hamas`ın önünü kesmekten vazgeçer, bölgede Kürt Hamas`ı doğar.
Hamas denince akla ilk gelen israildir, değil mi? israilin yaptıklarına bakalım. Zayıf bulduğunda keyfi saldırmak, silah üstünlüğüne güvenerek isteklerini dayatmak, Gazze`yi ablukaya alıp boykot uygulamak, adamlarını kaçırmak, suikastlar düzenlemek. Bunların tamamı Kürt Haması`na karşı da yapılmıyor mu? Bunu yapanlar kendilerini barış güvercini olarak göstermiyorlar mı? Dikkat edin son israil saldırısında da en çok barışı isteyen israil idi. Barışı istemeyen ise Hamas`tı. Ama saldıran da, savaşı yapan da yine israil idi. Yani taktik şöyle “Bağıra bağıra barışı İSTE, ancak en acımasız savaşı da YAP.”
Sami kökenli israil ile Kürt kökenli israil ne kadar çok benziyorlar değil mi? Bunlar da ağızlarını açtıklarında sadece Türkiye ya da bölgemiz için değil bütün orta doğu barışının umudu ve teminatı olduklarını söylerler. Aslında bir yönü ile doğru söylüyorlar. Bunlar savaş çıkarmasa saldırganlıktan vazgeçseler ya da harakiri yapıp kafalarına sıksalar sadece orta doğu değil bütün dünyaya barış ve huzur gelir.
Bu konuda düşüncelerime katılmayan, aşırı bulanlar olabilir. İthamlarımın ağır olduğunu düşünenler olabilir. Onların Mazlum halkımızın hakları adına mücadele ettiklerini bedeller ödediklerinin bu bedeller karşılığında halkımızın bazı kazanımlar edindiğini düşünenler olabilir. Bu verilen bedeller ve kazanımlar karşılığında gençlerimizin onlara iltihak ettiklerini samimi olarak dile getirenler olduğunu biliyorum. Kürtler olarak birlikte hareket etmesek dahi birbirimizle uğraşmak yerine halkımız için hareket etmemiz gerektiğini savunanlar olduğunu biliyorum. Bu beylik düşünceler, küresel emperyalizmin, Hamas`ı barışa davet etmesine benzemektedir, sanki barışı bozan sürekli saldıran Hamas algısı oluşturmaktan öteye gitmeyen söylemlerdir.
TC`nin mazlum halkımıza karşı işlemiş olduğu zulme isyan ederek dağa çıkanlar, Kürt Haması`nı bu halktan saymıyorlar mı? Şu anda coğrafyamızda olağanüstü halden beter uygulamaları görmüyorlar mı? Olağanüstü hal döneminde gece polis baskınlarının yerini YDG-H baskınları, askerin yollara kurmuş olduğu kontrol noktalarının yerini yine çapulcu gurupların aldığını görmüyorlar mı? OHAL döneminde kontrollerde araçların ateşe verildiğini ben hatırlamıyorum. Kürt israil`i şunu mu demek istiyor: “Bu halka zulmetmek gerekirse onu da biz yaparız” Kürde Zulüm Kürt`ten gelirse problem yok, öyle mi? Kürtler gençlerini “zalimleri” kendilerinden olsun diye mi feda ettiler.
Mesela kaçırılan İLKHA muhabirinin suçu ne idi. Bir Türk`ün burnunun üstüne yumruk mu atmıştı? Her gün muhtelif yurtlarda ülkücüler tarafından dayaktan geçirilen Kürt gençlerine yönelik bir eylemi mi olmuştu? Neden Türkler saldırınca barışçı ve demokrat kesilip diyalogdan söz edenler hiçbir saldırıda bulunmayan Kürtlere günaşırı saldırlar düzenleniyorlar?
Yoksa yine Kürt Haması`na karşı “KAPLAN” kesilen milletvekilinin dediği gibi laiklik temelinde kardeşlik mi devreye giriyor.
Açıkça “bize küresel güçler Kürt Haması`nı önleme misyonu verdiler, biz de aldığımız görevin gereğini yerine getiriyoruz” mi diyorlar?
Kimse kusura bakmasın, Kürt halkına verilen hakların bu zalimler tarafından verilen mücadele ile hiçbir ilgisi yoktur. Bilakis bunlar alınacak bir takım hak ve özgürlüklerin önünde engel oluyorlar. 28 Şubat 1000 yıl sürecek, diyenleri hangi güç alaşağı etti ise bütün halkımızın kazanımlarının altında o gücün imzası vardır. 28 Şubat devam etseydi kanın oluk oluk akması devam edecekti. Askere alınan Kürt gençlerinin eliyle dağdaki Kürt gençleri öldürülmek suretiyle hızla çoğalan Kürt nüfusu zamanla bitirilecek adeta soykırım yapılacaktı. “Sen, ne mutlu Türküm dersen, O da ne mutlu Kürdüm der; ben daha doğruyum daha çalışkanım der” diyen zihniyetinin iktidar olmasının tabii sonuçlarıdır şimdi verilen haklar.
Kürt israiline tavsiyem israil-Hamas mücadelesini iyi okumalarıdır. İsrail saldırdıkça geriliyor Hamas bundan gücüne güç katarak çıkıyor.