Zaman zaman hizmet hareketine mensup arkadaşlara, emniyetin içerisinde hukuk dışı faaliyetlerde bulunan bir ekibin Müslümanlara kumpaslar kurduğunu söylediğimizde “Doğru söylüyorsunuz ama bunların kimler olduğunu, hangi görüşe mensup olduklarını nerden bileceğiz, belki de Ergenekon`un veya derin devletin kalıntılarıdırlar” derlerdi. Doğrusu suçu sabit olmadıkça kimseyi suçlamamak ilkesinden hareketle biz de “olabilir” diyorduk. Yine Hizmetçiler “devlete sızma” ifadelerine karşı da haklı olarak “Sızdığı iddia edilen insanlar bu ülkenin vatandaşı değiller mi? Bunlar bulundukları makamlara o makamın yasal şartlarına haiz olarak gelmiyorlar mı? Devlete çok farklı görüşlere sahip insanlar var, neden onlarınki sızma olmuyor da bizimki sızma olsun” diyorlardı, biz de “haklısınız” diyorduk.          

Ama Sayın Başbakanın Haşahaşilerle ilgili sözlerini dinledim, yazılı kayıtları inceledim, hizmetçilerin adının geçtiğini duymadım, görmedim. Hükümet hem birtakım idari tasarruflarda hem de yasama faaliyetlerinde bulunuyor. Peki, hizmetçiler bu faaliyetlerden neden bu kadar rahatsız ve tedirgin, neden Haşhaşiler sözünü üstüne alıp kendileri için haksız bir itham olduğunu söylüyorlar. Başbakan, belki de Ergenekon`un veya derin devletin kalıntılarını kast ediyordur. Şimdiden sonra bu dostlarımızın, Emniyet içerisinde masum Müslümanlara komplo kuran bir ekibin olduğunu ve bu ekibin de Hizmet`ten olduğunu inkâr etmemeleri gerekir. Son İHH baskını her şeyi açıklamaya yetiyor. Camialarımızın en masumuna karşı ne kadar acımasız ve hayâsız oldukları ortadadır.

Ben masum Müslümanlar dedim ama bu ifademin izaha ihtiyacı vardır. Kuşkusuz bu masum dediklerimin ortak ve vahim bir suçları olduğunu biliyorum. Bunlar israil`in çıkarlarına çomak sokan, siyonizmle savaşı ibadet gibi kabul eden, antiemperyalist, antikapitalist, anti-laik, anti-siyonist, anti-Amerikancı, vs. camialardır.

CHP`nin tek parti döneminden bu yana bu anti-siyonist camialar hep ezilmek ve tepelenmek istenmiştir. Ezenlerin de müşterek vasfı “israil muhipliğidir”. Mesela Ergenekon terör örgütünün ileri gelenlerinin Ağlama Duvarları önünde ağlama resimlerini ve diğer ilişkilerini hatırlayalım. Bir de şimdi hizmetçilerle irtibatı kesinleşen Emniyet ve yargı içerisindeki örgüt liderinin israil hakkındaki beyanlarını, Sabra Şatilla katliamın sorumlusu hakkında medyalarındaki beyanlarını hatırlayalım. Aslında İslami camiaların beklentisi çok da fazla bir şey değildir. Hizmetçilerin ülkemizdeki Musevilere tanıdıkları sevgi, saygı ve hoşgörünün binde birinden ibarettir. Çünkü binde bir muhabbet, düşmanlığa manidir ve yeterlidir.

İlimizin terörle mücadele müdürlüğü, şahsıma ait telefonu Mehmet`e aitmiş ve Mehmet PKK dağ kadrosuna eleman gönderen bir milis imiş, bu nedenle telefonlarının dinlenmesi icap etmiş diye mahkemeden karar almışlar. 8 ay kadar beni dinlemişler. Mehmet yıllardır Mustazaf`lar derneğinin ve cemiyetinin başkanlığını yapan kardeşimiz. Şimdi de Eyyubiye ilçesi belediye başkan adayımız. Üstelik Kürt de değil Arap asıllı. TEM bu kardeşimizi çok iyi tanır. TEM`in bir hata ile böyle bir şey yapma ihtimali kesinlikle yoktur. Çünkü bu telefonumla sürekli ve düzenli olarak müvekkillerimi bilgilendiririm. Dinlemelerde dosyalarıma ilişkin duruşma günleri hakkında müvekkillere bilgilendirmelere mutlaka rastlanmıştır. Böyle bir bilgi derhal dinlemenin sonlandırılmasını zorunlu kılar.

TEM`in asıl maksadının şahsımı dinlemek olduğu bu amaçla sahte evrak düzenledikleri tartışılmayacak kadar açıktır. Dinlemeye alınan telefonum ilgili müdürlükte olan baro listesindeki telefonumdur. Adamlar bu telefonumu avukat sıfatımla dinlemeye alınmasının zorluklarını sahte evrakla ortadan kaldırmayı düşünmüşlerdir.

Meşhur beddua veya mubahale sırasında hatırladığım kadarı ile “her kim mer`i mevzuata muhalif davranmış ise …” cümlesi de vardı. Şimdi bu yapılanlar mer`i mevzuata o kadar aykırı ki mevzuatın birden fazla hükmünün ihlali söz konusudur. Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma (TCK 123)Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar(TCK 132 vd) Resmi belgede sahtecilik (TK 204) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK 220 ve 314 ) Görevi kötüye kullanma(TCK 257); İftira (267) Suç uydurma(TCK 271)…

“Terör kavram olarak, Türkçedeki karşılığı ile “korkutma, yıldırma ve tedhiş” anlamına gelmektedir. Ancak bu korkutma, yıldırma ve tedhiş, yoğunluk olarak oldukça büyük çaplı ve birey ya da bireylerin ruhsal yapılarını birden bire kaplayan korku durumunu ve şiddet halini ifade etmektedir.”

Böyle bir olay yaşayan kişi kendisinin bir terör örgütünün takibinde hissetmez mi? Bu örgütün yargı içerisinde de uzantıları olduğu düşünüldüğünde “yıldırma ve tedhişin yoğunluğu çapı” giderek artmaz mı? Sayın Başbakanın “Haşhaşi” benzetmesi emniyete sızmış bu terör örgütünün yapabilecekleri konusundaki endişeleri doruğa çıkartmaz mı? Neyse ki yargı ve emniyette bu örgütle ilgisi olmayan ve görevlerini yasalara uygun olarak yapan dürüst görevlilerin olması teselli edicidir.

Not: Bunlar hakkında suç duyurusu, tazminat davası, basın açıklaması, vb. her yola başvuruyorum.