Yüzünü gösteremeyen çocuklardan bahsediyorum. Bu yüzü görünmeyen çocuklar ne yapmaya çalışıyorlar?  Ya da bunları bu hale getirenler kimler? Bunlar bazı yerlerde “ateşin çocukları” olduklarını söylüyorlar. “Cennetin çocuklarına” inat cehennemin çocukları olduklarını söyleyenler kimin nesli? Şeyh Mahmut BERZENCİ, Molla Mustafa BERZANİ, Şeyh Said`i PALEVİ gibi “asil”lerle bu neslin bir ilgisi olabilir mi? İnsan cehenneme gitmek için bu kadar mı sabırsız olur. Dünyayı cehenneme çevirmeden de cehenneme gidemezler mi? Araplar tarafından kılıç zoruyla Müslümanlaştırıldıkları için ecdatlarının intikamlarını zamanımızda almaya kalkışmak adil midir? Kaldı ki, şimdi kılıç zoru olmadığına göre  Müslümanlıktan çıkmalarına mani bir durum da yoktur. 

Bu çocukları her şeye rağmen ateşten uzaklaştırmak, cehennemden uzaklaştırmak, bunları cennete çağırmak çok mu zordur? Bediüzzaman Said`i Kürdi`nin talebeleri ne işle meşguller? Kürdistan`ın medreseleri müderrisleri ne yaparlar. Neden özellikle bunlara acımazlar, müdahil olmazlar, hatta sessiz kalmakla seyirci kalmakla destek olurlar. Bunları ateşten korumakla mükellef olan birinci derece yakınları anne ve babalar ne durumdalar, onlarla beraberler mi, yoksa çaresizler mi?

Bu çocukların bazı eylemlerine “fuhuş ve uyuşturucuyla mücadeleyi” gerekçe gösterdiklerini öğrendim. Böyle bir mücadelenin desteklenmesi şüphesiz hepimizin görevidir. Ancak hem “namus” kavramına savaş ilan etmek hem “gay” ve “eşcinseller” in Melanetliklerine sahip çıkmak fuhuşla mücadele  ile çelişmiyor mu? Ya da alkolün belli saat aralıklarında satışına yasak getirmeye alaycı bir uslupla “akşam namazında sabah namazına kadar yasak” (HK) diyerek karşı çıkmak uyuşturucu ile mücadelede samimiyetle bağdaşır mı?

Bunların önündekiler ve arkasındakiler Barış ve Demokrasi için çalıştıklarını söylüyorlar. Onlar bu çocukları gözleri gibi koruduklarına göre onlara göre bu çocuklar barış güvercinlerimi mi? Molotoflarla ortalığı ateşe vermek barışı getiriyorsa köyleri ve ormanları ateşe vermek neden barışın aracı olmasın!?  Molotoflu yüzü kapalı olanlar ile köy ve orman yakanların menşeinin aynı olduğu aynı babanın çocukları oldukları gittikçe netleşmiyor mu? Mişel Eflak`ın çocukları ne kadar da birbirine benziyorlar. Filistin`e misketlerle, Halepçe`ye ve Şam`a kimyasalla, Dersime bombalarla, STK lara Molotoflarla saldıranların ortak iddiası barışı getirmek değil mi? Bu barışseverlerin nedense saldırdıkları her yerde ve her zaman Müslümanlar olmuştur. Barışseverlerimiz içinde Yahudilerin de olduğu her ırktan olanlar varken mağdurlar arasında Yahudiler hariç her ırktan olanlar olabiliyor. Bu savaş aslında her yerde Hayber`in intikamının alınması ile ilgilidir.

Abdullah ibni Ubey`in tuzağından kurtulmanın zorluğunun farkındayım. Ensar ve Muhacir`in Rasulullah öncülüğünde bu tuzağı boşa çıkarmasından sonra ümmet kolay kolay bu tuzaklardan kurtulamadı. Allah ve Resulünden uzaklaşıldıkça da tuzağa yaklaşıldığının farkındayım. Ancak sabırla cihada devam etmekten başka çare yoktur. Ta ki Rabbimiz bize İbni Ubeyy`in oğlu Abdullah (RA) gibilerini nasip etsin. Özellikle coğrafyamızın bazı kesimleri tam da Taif cehaletini yaşıyor. Taif`lilerin çocuklarına sabredeceğiz.  Tıpkı Resulullah`ı önce taşlayanların sonra önemli bir kısmının mücahitlere dönüşmesi gibi bu yüzü örtülü çocukların belki yüzlerinden önce kalp gözleri açılır.