28 Şubat yıl dönümlerinde, devamlı sosyal medyada önümüze düşen bazı görüntü ve yorumlar olur. 28 Şubat'ın baş aktörlerinden, Emekli General Kıvrıkoğlu'nun '28 şubat 1000 yıl sürecek' sözlerine atıf yapılıp, başörtülü polis, kaymakam, milletvekili, vali resimleri paylaşılarak; “Hani 28 şubat 1000 yıl sürecekti” denilip, 28 Şubat darbecilerinin yenilip tarumar oldukları, tarihin karanlık sayfalarında kayboldukları anlatılmaya çalışılır.
Peki, sizce 28 Şubat süreci, 28 Şubat darbesinin toplumda açtığı ağır tahribatlar, bitti mi?
12 Eylül döneminin 2. Ordu Komutanı Bedrettin Demirel'in, “darbeyi bir yıl önce planlamıştık, şartların olgunlaşmasını bekledik” sözlerini analiz ettiğimizde 28 Şubat sürecini daha iyi anlıyoruz.
Tek parti döneminin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, siyasi faaliyetlerinden ötürü tutuklanarak yanına getirilen Osman Yüksel Serdengeçti'ye;
"Ulan öküz Anadolulu; sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağırdığımızda askere gelmek."
Akabinde görevlilere emir verir; "Alın bu iti götürün!"
Kemalist rejimin sahiplerinin kendilerini 'cephede ölmeye ve mahsul yetiştirmeden' başka bir işe layık görmedikleri, eli nasırlı Anadolu çocukları okumuş, siyaset yapmaya başlayıp, şehirleri yönetmeye başlamışlardı. Bu tehlikeli gidişatın kanlı ya da kansız bir şekilde durdurulması icap ederdi.
Şartların olgunlaşması için Fadime Şahin, Ali Kalkancı benzeri projeler piyasaya sürüldü.
Ali Kalkancı’nın keramet sahibi gösterilmesi için, Kalkancı “Allah” dedikçe, çaktırmadan kumandaya bastığında üzerine atlayan Cüppe, Çin'den özel üretilip getirilmişti.
Tabi bu adamların her türlü yaptığı şaklabanlıklar, Kemalist rejimin medyası tarafından, yalan ve şişirme haberlerle manşet yapılıp, 28 Şubat’a giden yolların taşları ince bir ustalıkla döşendi.
Cumhuriyet döneminde asker maaşlarına en büyük zammı yapmasına rağmen, Refahyol Hükümeti kansız; ama yüzyılın en büyük psikolojik harp yöntemleriyle yıkıldı.
Her darbeden sonra gelenek olarak, bankaların içi boşaltılır, ülkenin sayılı şirketlerine emekli generaller danışman olarak atanır, askeri büyük ihaleler bu şirketlere verilir.
Arkalarında toplumun çoğunluğunu olumsuz etkileyen, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik travmalara, büyük mağduriyetlere ve unutulmaz acılara yol açarak, Hazine 'Tam takır, kuru bakır' durumuna düşürülüp, entübe olunca; asker kışlasına dönüp, yönetimi sivil idareye bırakır.
AK Parti, iktidarı boyunca –hakkını vermek lazım- çıkardığı kanunlar ve kararlılığıyla askerin darbe geleneğine ve hastalıklı zihniyetine neşter vurdu.
28 Şubat belki siyaseten 1000 yıl sürmedi, Anadolu insanı şirketler kurdu, ülkeyi yönetmeye başladı, yüz yıldır bir iğneyi bile üretme izin vermeyip Çin'den ithal etmeye mahkûm bıraktıran zihniyet iflas edince, Anadolu çocukları günümüzde silahlar, uçaklar, gemiler üretmeye başladı. Bunlar gurur duyduğumuz, göğsümüzü kabartan olumlu gelişmelerdir.
Ancak şehirlerin en merkezi mahallelerinde, gettolarında uyuşturucu yaşının 13'e düştüğü, uyuşturucunun girmediği evin kalmadığı, ahlaksızlığın, yalanın, dolandırıcılığın ve fuhuşun toplumu kasıp kavurduğu, tüm ahlaki değerlerin ayaklar altına alındığı bu döneme baktığımızda, “28 Şubat 1000 yıl sürecek” diyen Kıvrıkoğlu'nun haksız sayılmadığını üzülerek görüyoruz.
28 Şubat darbesi, toplumun ahlaki DNA'sını 1000 yılda düzeltilemeyecek şekilde tahrip ederek, nesillere en büyük kötülüğü yaparak, tarihin şerli ve karanlık sayfalarındaki yerini almıştır.