Viyana, her sene büyük bir kitap fuarına ev sahipliği yapar.

Bu yılki fuar da 20-24 Kasım günleri arasında gerçekleştirildi.  

Bu defa ikinci gününde ziyaret ettim fuarı. Aslında niyetimiz ailece gitmekti, ama son anda bir değişiklik oldu ve değerli dostum Dr. Salim Hadzic ile birlikte gittik.

Fuara katılan yayınevlerinin sayısı 250’yi aşkındır. Yiyecek, içecek vd. şirketlerle birlikte 500 kadar değişik şirket fuarda yer almıştır.

Türkiye’dekilerle karşılaştırdığımızda, bazı farklar şunlardır:

Birkaç istisna dışında, yayınevleri sadece o yıl yayınladıkları kitaplarla fuara katılıyorlar. Dolayısıyla almak istediğiniz kitaplar önceki yıllara ait ise, aramanız ve sormanız nafile…

Hatta buna dair bir de hatıram var. Ki ben de o zaman öğrenmiştim bu ayrıntıyı…

Yıllar önce yine bir fuar vakti idi. O zamanki fuar yoldaşım ise, saygıdeğer büyüğüm İhsan Süreyya Sırma idi. Bilmeyenler için söyleyeyim, hocamız Viyana’da yıllarca ders verdi. Döndükten sonra da, “Viyana Günleri” adında bir kitap yazıp Beyan Yayınlarına bastırdı.

Viyana fuarlarının diğer bir özelliği de, yazarlarla yapılan yoğun söyleşiler ve podyum tartışmalarıdır. Denebilir ki, Gerçi Türkiye’deki gibi yazarlara kitap imzalatma geleneği yoktur. Ama yukarıda da dediğim gibi bazı yazarlarla söyleşiler vardır. Bu söyleşiler de solo şeklinde değil, bir kişinin moderatörlüğünde yapılıyor.

Aynı anda birden fazla program yapılabiliyor. Mesela, benim gittiğim gün ve saatte, birinin konusu İran ve diğerininki Ukrayna olmak üzere, aynı anda iki program vardı. Anılan ülkeler hakkında kitap yazanlarla söyleşi yapılıyor ve kendilerine sorular yöneltiliyordu.

Fuarların her defasında bana sordurdukları bir soru da, neden artık bizlerin de kitaplarımızın bu fuarlarda olmadığıdır.

Hemen ifade edeyim ki, buna dair geçerli bir mazeretim yoktur. Çünkü hem birikimimiz ve hem de burada kaldığımız süre, bir değil, çok sayıda eser vermiş olmamızı gerektiriyor.

Bu son satırları kendim için bu ihmali tez bir şekilde gidermek yönünde verdiğim bir söz olarak da yazıyorum.

Kitaplarımız bundan sonraki fuarlarda olur mu, bilmiyorum, ama bir süre önce kurduğumuz Avusturya - Türkiye Araştırmalar Merkezi, böylece yayın dünyasına atacağımız adımların müjdesi olsun inşallah…

Bu arada çocuklar da Türkiye’den Şehit Yahya Sinvar’ın Diken ve Karanfil’ini getirdiler.

Artık ilk sırada bu kitap olacak… Son sözüm de bu vesile ile soykırımcı İsrail’e ve destekçilerine veyl ve Gazzelilere selam olsun…