Netirse!

Korkma!

Hazır, iktidardan muhalefete kadar siyasiler yeniden kardeşlik teraneleri eşliğinde Kürtlere olan sevgilerini izhar ediyor ve açık artırma ile satılmakta olan bir mala fiyat biçer gibi daha fazla hak verme vaadinde bulunuyorlarken, neden benim de bir katkım olmasın?

Siyasilerin yeniden kardeşlikten, haktan ve adaletten söz etmeleri, sadece beni değil, iyilikten yana olan herkesi ziyadesiyle sevindiriyor ve solan ümitlerimiz için su oluyor.

Lakin geçenlerde de söylediğim gibi, inanmak istediğimiz halde bir türlü inanamıyor ve güvenemiyoruz.

Çünkü kardeşliğiniz de sözleriniz de ne kadar yaldızlı olursa olsun, adaletten yoksundur. Mesela, bir yandan ısrarla kardeşlikten konuşurken, diğer yandan ısrarla gaspta ısrar etmeniz nedendir?

Hatırlayalım… Önceki defa Sayın Erdoğan, bu sorunu çözmek için kelle koltukta yola çıktığında, yalnız bırakıldı. Buna rağmen birkaç devrimci adım atabilmiş olması takdire şayandır.

Hem bugün artık Erdoğan yalnız da değildir.

Çünkü dün, “Öcalan’ı asın” diye ip atan Sayın Bahçeli, Öcalan’ı Meclis’e davet ediyor. Kürtleri inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının mimarı ve onca katliamın faili olan CHP’nin Genel Başkanı Sayın Özel de coşa geldi ve “ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum” diyor. Hakeza önceki süreci sabote eden DEM’in Eş başkanları Bakırhan ve Hatimoğulları da olumlu bakıyor.

Yer olarak da doğru yerdesiniz: TBMM.

Eğer Mustafa Kemal hem tek başına ve hem de tek parti olarak ve dahi devletin de hem yeni ve hem de en zayıf bir zamanda inkâr politikalarını hayata geçirmeyi başardıysa, sizler de devletin en güçlü olduğu bu zamanda seleflerinizin gasp ettikleri hakları iade edebilirsiniz.

İlk Meclis, iki milletin iman ettiği Kur’an’dan ayetlerle açılmıştı.

Sizler de bu süreci İstiklal Marşı ile açabilirsiniz. Tabii, Türkçesinin yanında Kürtçesini de okuyarak…

Hatta müsaade ederseniz, ilkin ben okuyayım, Kürtçe ve solo.

Böylece ülkemizde hala Kürtçe konuşanları ve Kürtçe ödev verenleri cezalandıranların sultalarına da son vermiş olacağız.

Öcalan’a davetiyesini Sayın Bahçeli gönderdi. Bana da davetiyemi, Sayın Özel göndersin isterim. Bunun ne anlama geldiğini ve dolayısıyla ne kadar önemli olduğunu sizler de takdir edersiniz.

Meclis’in kâtip ve kâtibeleri de kayıtlara, “bilinmeyen bir dil” olarak değil de, “Kürtçe” diye geçtiler mi, zulmün bir sayfasını daha dürmüş olacağız, hem de kaynağında…

Öyleyse korkmayalım ve hep bir ağızdan, “Korkma!” diyelim.

Öyleyse korkmayalım ve hep bir ağızdan, “Netirse!” diyelim.

Dostça bir hatırlatmamız da, Büyük Şeytanın bazı Kürtleri silahlandırıyor olmalarından ve Siyonistlerin, “Kürtler, bizim doğal müttefiklerimizdir” türündeki sözlerinden hareketle Kürtleri suçlamak yerine, yükümlülüklerinizi yerine getirmenizdir.

Hem sizin politikalarınız değil mi, kadim kardeşliğimizde 100 yıldır bir fetret dönemi açan?

Sizler de biliyorsunuz ki, yüz yıldır devam eden zulümlerinize rağmen, biz Kürtler ezici çoğunluk olarak gasp edilmiş haklarımızı alma mücadelemizi Türkiye’nin bütünlüğü içinde veriyoruz. Siz siyasilere düşen de, artık gasp edilen hakları insan onuruna yaraşır bir şekilde iade etmek değil mi?

O zaman göreceksiniz ki, değil ABD ve eniği israil, yedi düvel bile gelse, bize dokundukları gibi paralanacaklardır.

Şimdi söz sizde ve sözlerinizi yerine getirmede. Hodri meydan!