“Ben başkan olduğumda, yabancı cihat sempatizanlarını çok hızlı bir şekilde sınır dışı edeceğiz. Eğer Amerika’dan nefret ediyorsanız, eğer İsrail’i ortadan kaldırmak istiyorsanız, sizi ülkemizde istemiyoruz. HAMAS destekçileri gidecek. HAMAS yanlısı haydutları tutuklayacağız.”
Yukarıdaki sözler, Trump’un geçen günlerdeki bir konuşmasındandır.
Sözünü eğip bükmüyor ve kazandığında Müslümanlara neler yapacağını söylüyor.
Peki, yapar mı, yapar! Yaparsa, İslam ülkelerinin liderleri bir şey der mi veya bir şey yapar mı? En fazla içi boş şeyler söyleyenleri olabilir. Ama malum istisnaları dışında bir şey yapanları olmaz, olamaz! Neden mi? Onun cevabını da siz veriniz.
Neden Trump’un dediğini yapacağına inanıyoruz. Çünkü önceki Başkanlığı döneminde de söylediklerini yaptı! Kudüs’ü İsrail’in başkenti yaptı… Golan’ı işgalci İsrail’in topraklarına kattı. Arap liderlerine birer birer boyun eğdirdi ve “İbrahim Anlaşmaları” adında İsrail’e boyun eğmelerini sağladı. Türkiye’nin Cumhurbaşkanına hakaretvari bir mektup yazarak, “Aptallık yapma. Gel anlaşalım, seni arayacağım” diyecek kadar küstahlaştı, ama iktidarından muhalefetine kadar kimse Trump’a, “Gözünün üstünde kaşın var” deme onurunu gösteremedi…
“Trump diyorsa, yapar” dememin nedeni de işte bu yaptıklarıdır…
Şimdi gelin Trump ile kendimizi, Trump ile dernek, vakıf, cemaat ve parti başkanlarımızı ve Trump ile ülkelerimizin liderlerini sözlerine ve hatta inançlarına sadakatleri bakımından kıyaslayalım…
Kıyaslayalım diyorum da, kıyaslamaya bile cesaretimiz var mı?
Hepimiz gücümüzün yettiğinden sorumlu olduğumuzu biliriz ve bilmekle kalmaz, söyleyip dururuz. Halimiz, söylemimizden ötesinin olmadığının delili değil mi?
Nüfusunun sadece %60’ı Müslüman olan Malezyalar bile siyonist destekçisi şirketlere karşı yaptıkları boykotlarla kapanmalarını sağlarken, %99u Müslüman olan biz Türkiyeliler, siyonistlerin tek bir şubesini bile boykotumuzla kapatamayacak kadar aciz değil miyiz? Kaldı ki, bu şirketler, kazançlarının eksileceğinden zerre kadar bile korkmadan ve üstüne üstlük göğüslerini gere gere, “Kârımızın bir kısmını İsrail’e destek olarak veriyoruz” dedikleri halde…
Mesela, Türkiye Gazetesi, 26 Haziran 2024 tarihli nüshasında, “Gazze’de 4 bin Türkiyeli katil! Soykırım suçuna ortak oldular.” Şeklinde bir başlık attı.
Akabinde HÜDA-PAR’ın verdiği önerge ile bu konu TBMM’nin gündemine alındı. Peki, sonuç? Onlar hala tatil yapar gibi, ellerini kollarını sallayarak gidip orada öldürebildiği kadar öldürdükten sonra geri gelmiyorlar mı?
İçimizden, “Bir kötülük gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltin. Elinizle düzeltemezseniz, dilinizle düzeltin. Ve dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğz ediniz” sözünü duymayanımız var mı?
Diyelim ki, liderlerimiz ya siyonistlerin gönüllü hizmetçileri ya da ellerinde rehin oldukları için, İsrail ile ilişkilerini sürdürüyorlar. Peki, kendilerini Müslüman olarak tanımlayan biz birey, dernek, cemaat ve partiler neden hala bir boykotu bile adamakıllı gerçekleştiremeyecek kadar aciz ve zelil bir hayat sürüyoruz?
Sözün burasında durup şu soruyu sormadan geçemiyorum…
Sahi, Müslüman mıyız?
Çünkü iman ettiğimizi söylediğimiz Allah, “iman ettiklerini” söyleyenlere hitaben; “Allah, dinimizden dolayı sizinle savaşanlara, yaşadığınız yerden sizi çıkaranlara ve çıkarılmanıza destek verenlere yakınlık göstermenizi yasaklar. Onlara yakınlık gösterenler, zalimlerin ta kendileridir” diye buyurduğuna göre, bu ayetin hükmüne göre neyiz?
Sonuç:
İsrail’in soykırımı hala bütün vahşetiyle devam ediyorken, biz de artık gerçekleştirmek için kılımızı kıpırdatmadığımız yaldızlı sözlerimizi bir kenara koyup, bir daha kendimize sorup düşünelim: Eylemlerimiz Allah’ın emrine göre midir, yoksa Trump’un dediklerine göre mi? Daha açık sorayım; eylemlerimizle hangisini RABB olarak görüyoruz? Yoksa şirk içinde miyiz?