Belki hala bilmeyenler var diye önce şu bilgiyi verelim: Dünyanın neresinde yaşıyorsa yaşasın ve hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun, her Yahudi israil’de de askerlik yapmakla yükümlüdür. Dolayısıyla bir Yahudinin vatandaş olduğu ülkede askeri görevini yapmış olması, onu israil’de de askerlik yapmaktan muaf tutamaz…

Diğer ülkelerin vatandaşı olan Yahudiler, askerlik çağına geldiklerinde, tıpkı turistik bir seyahat yapıyor gibi israil’e gidip birliklerine teslim olurlar. Orada aldıkları askeri eğitimden ayrı olarak taciz, tecavüz, operasyon, işgal ve savaş adına ne varsa, hepsinde yer alırlar. Ve görevleri bitip döndüklerinde ise, kimse kendilerine bu konulara dair soru soramaz…

Malumumuz, vatandaşları bu amaçla israil’e giden ülkelerden biri de maalesef Türkiye’dir.

İşte HÜDA PAR’ın geçenlerde TBMM’ne sunduğu önerge de bu nedenle çok önemlidir.

Önerge şöyle diyordu: "Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi dine ve millete mensup olursa olsun, soykırım suçu işleyen katillerin Türkiye'de yargılanıp cezalandırılmasını, çifte vatandaş olanlardan 'yurda dön' çağrısına uymayanların üç ay içerisinde vatandaşlıktan alınması ve mal varlıklarına el konulmasını öngörmektedir"

Ancak ne yazık ki, kamuoyunda olması gerektiği kadar tartışılmadı. Daha doğrusu, tartıştırmadılar. Kimlerin ve neden tartıştırmadıklarını biliyorsunuz…

Başka bir ülkeye askerlik yapma olayının biri meşru ve diğeri gayrimeşru olmak üzere iki yönü vardır. Kişinin uluslararası hukuka aykırı eylemler içermeyen ve sadece dini ve milli aidiyet duygusundan veya insani nedenlerden hareketle askerlik yapması meşrudur. Ancak israil’e gidip orada askerlik yapanlar gibi uluslararası hukuka aykırı eylemlerde bulunmak gayrimeşrudur.

Fakat Gazze direnişi de gösterdi ki, bugün dünyamız siyonist bir kuşatmanın altında inim inim inlemektedir.

Daha önce Ayçin Kantoğlu’nun da dediği gibi, “Gazze dışında her yer işgal altındadır.”

Bunun içindir ki, ister Türkiye olsun ve ister başka bir ülke, israil’e gidip askerlik yapan vatandaşlarını işledikleri insanlık suçlarından dolayı yargılayacaklarına, görmezden geliyorlar. Hatta onları koruyorlar.

Tabii, bu işgalde yer alan askerlerin hepsi siyonist değil, daha çok diğer halklardan devşirilenlerdir. Bu devşirmeler o kadar çok ve bir o kadar da çeşitli ki, Arap, Kürt, Türk ve Avrupalı, ne ararsanız var.

Bu küresel işgale karşı en silik ve en kişiliksiz duruş sergileyenler de iliklerimize kadar yaşadığımız gibi, İslam Dünyasıdır, liderlerimizdir ve dolayısıyla biz Müslümanlarız.

Halimizi düşündükçe daha net görüyoruz ki, içinde debelendiğimiz bu zilletin tarifi yoktur! Çünkü israil’i desteklediklerini açıklayan şirketlerin ürünlerini dahi boykot etmekten aciziz!

Peki, kendimize soruyor muyuz acaba, o mazlumlara sıkılan kurşunlara engel olmak şöyle dursun, ödediğimiz her kuruşun onlara sıkılacak bir kurşun olduğunu bile bile ürünlerini almamızın bir cezası olmayacak mı, diye?

Yoksa biz de devşirilmişiz de farkında mı değiliz?