Bilenler biliyor, ama bilmeyenler de bilsin: Dün haksızlıklar karşısında dilsiz şeytan olup bugün bülbül kesilip ahkâm üstüne ahkâm kesenlerden beri olduğumuz için, bugün de doğru bildiğimiz icraatlarını sahiplenmekte ve yanlış bildiklerimizi eleştirmekte bir sakınca görmüyoruz...
Gazze'deki soykırımın başlamasından çok önce Avusturya'ya gelmiştim ve hala buradayım. Başta Türkiye olmak üzere İslam Ülkeleri ve Müslüman halklarının soykırım karşısındaki duruşlarını dostlar ve medya üzerinden takip ederken, Avrupa Ülkeleri ile Avrupa'nın gayrimüslim halklarının soykırım karşısındaki duruşlarını da içinden izliyorum.
İsrail'in yanında yer almak konusunda bir iki istisna dışında İslam Ülkeleri ile Avrupa Ülkeleri arasında bir fark olmadığını içimiz kan ağlayarak izliyoruz. Diğer bir utancımız ise, Müslüman halklar, yani ümmet olarak da Avrupa'nın gayrimüslim halkları kadar bile duyarsız olduğumuzdur. Elbette ki, yükümlülüklerini hakkıyla yerine getirenlerimiz var, ama çoğunluk olarak verdiğimiz resim, zilletin ta kendisidir!
Her birinin Filistin'e ne kadar yararlı olduğu ayrı bir konu, ama İslam Ülkeleri içinde Filistin'i en fazla konuşan ülkelerden birinin İran ve diğerinin de Türkiye olduğu şüphesizdir.
Fakat bu soykırım da gösterdi ki, söylemler ile eylemler arasında değil fark, %100lük bir çelişki bile olabiliyor.
Mesela ABD ve Avrupa Ülkeleri, daha ilk günden kayıtsız şartsız bir şekilde İsrail'i desteklediklerini ilan ettiler ve o gün bugündür silah başta olmak üzere bütün imkânlarıyla İsrail'e yardım ediyorlar.
İslam Ülkeleri değil Gazze'ye bir ekmek ve bir şişe su vermek, terörist diye tanımladıkları İsrail'e olan ihracatlarını bile eksiltmeyecek kadar bu soykırımın bir parçası oluverdiler.
Hele hele Sayın Erdoğan sadece Türkiye Müslümanlarını değil, bütün bir ümmeti büyük bir hayal kırıklığına uğrattı! Elbette ki, hiçbirimizin Erdoğan'dan gücünün fazlasını istediği yok ve buna hakkımız da yoktur. Ama ümmetin genel kanaati o ki, Erdoğan gücünün yettiği kadarını da yapmadı ve hala yapmıyor. En azından yapmakta olduğu ihracatı İsrail'in vahşetine karşı caydırıcı bir silah olarak kullanabilirdi ve kullanmalıdır!
Öte yandan ilçe ve il yöneticilerinden belediye başkanlarına ve milletvekillerinden bakanlarına kadar Ak Partililerin Gazze'ye dair sergiledikleri duruş için de söylenebilecek tek bir kelime vardır, o da zillet!
İşte onca haksızlıklarına ve hatta neredeyse tamamıyla CHPlileşmiş olmalarına rağmen, her defasında "düzelirler" ümidiyle Ak Parti'yi seçenlerin bu kez CHP'yi seçmeleri de bu kurumuş vicdanlara bir isyandır!
Sonuç olarak, yeri geldikçe "referanslarının İslam olduğunu" iddia eden Başkan Sayın Erdoğan'a ve yapageldikleri haksızlıklar nedeniyle Ak Parti'yi CHP'nin derekesine düşürenlere dostça uyarımız, isimleriyle müsemma olmaları, yani adil olmalarıdır.
Şunu da bilesiniz ki, bu milletin, "mesajı aldık" türündeki ezberlere de karnı toktur.
Bir de bir yanıyla savaşın bir parçası olan ve diğer yanıyla barış ve halkların kardeşliği gibi teraneleri çığıran DEM gibi, sizler de karşılığı olmayan sözlerinizin millet nezdinde bir karşılığının olmadığını bu seçimle birlikte gördünüz.
"Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olmak" da elinizdedir, hayatınızı tuğyan içinde geçirmek de... Elbette ki, tercih sizindir, ama bilesiniz ki, Gazze'si olmayanların Gazası da olmaz!