Bu satırlar, Avrupa'daki Müslümanlar olarak kendimize yönelik bir özeleştiri ve aynı zamanda kendi gerçekliğimizle yüzleşip yükümlülüklerimizi kuşanmaya bir çağrıdır.
Nasıl bir zillet içinde olduğumuzu gösteren bir haberle devam edelim...
Avrupa'daki camilerde; vaaz ve hutbelerde Gazze'nin adını anmak, el açıp Gazzelilere dua etmek ve soykırımcı israil'i lanetlemek yasaklandı!
Anlayacağınız, artık camilerimizde bile mazlum ve Müslüman Gazzelilere açıktan dua yapamıyoruz!
Dahası da var...
Sosyal medyada Gazze içerikli paylaşımlar yapmak ve Gazze konulu toplantı ve protesto eylemleri yapmak ve bunlara katılmak da yasaktır!
Bundan böyle bu eylemler biz Müslümanlara yasaktır... Çünkü bunları yapmamız Antisemitizm, yani Yahudi Düşmanlığı imiş...
Hayır, hayır! Bu yasakları koyanlar Avrupa hükümetleri değil, cemaatlerin başındaki hazretler, yöneticiler ve başkanlardır...
Neden bu yasakları koydukları sorulduğunda, verdikleri cevap da bir o kadar onur kırıcı...
Güya bu yasakları koymakla Yahudi Düşmanı olmadıklarını ispatlamış oluyorlar.
Nereden bakarsanız bakınız, gerçekten de biz Müslümanlar için onur kırıcı bir duruş ve zelil bir hal...
Çünkü ne tarihte ve ne de günümüzde "Yahudi Düşmanlığı" gibi işlemediğimiz bir suçtan dolayı bizi itham eden müfterilerin yüzüne gerçeği haykırmamız gerekirken, susuyoruz...
Oysa istisnasız bütün Müslüman cemaatlerin yöneticilerinin bir araya gelip tek vücut ve tek ses olarak bu ve benzeri iftiralara cevap vermeleri gerekmez miydi?
Hepimiz pekâlâ biliyoruz ki, bize yönelik itham, iftira ve karalamalar hiçbir zaman eksilmeyecektir. Gün gelir Cihadist, İslamist ve Fundamentalist gibi ithamlar üzerinden baskı yaparlar ve gün gelir “Antisemitizm” ithamı üzerinden...
Ey kardeşler... Ey başkanlar... Ey yöneticiler...
Lütfen, kendimize gelelim ve şöyle bir düşünelim... Onlar, Bush'un deyimiyle, "Haçlı Ordusu" olarak Afganistan'ı, Irak'ı ve daha nice İslam beldelerini işgal ettikleri, milyonlarcamızı öldürdükleri, milyonlarcamızı ülkelerimizden kopardıkları ve yüz binlerce kardeşimize tecavüz ettikleri halde, bizler onların bu vahşetlerinden hareketle içimizde bir tane kilise veya havra mı yıktık? Yahut içimizdeki bir Yahudi’nin başını ve bir Hristiyan’ın kolunu mu kırdık?
Öyleyse onlar bizleri ne ile itham ederlerse etsinler, yapmamız gereken şey, onları doğrulatırcasına susmak değil, aksine gerçekleri haykırmaktır.
Duamız ve temennimiz, yöneticilerin, imamların ve tabii ki, bütün olarak Müslümanların bu zillete derhal son vermeleri; Gazze'nin adını ve Gazzelilere duayı yasaklamak yerine, en azından Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ve Uluslararası Adalet Divanı'nın söyledikleri kadarını söyleyebilmeleridir.
Bugünkü yükümlülüklerini yerine getirmeyenler eğer yarınlarda cemaatlerinden "Filistin için", "Yetimler için" ve bilmem kimler için yardım toplamaya kalkışırlarsa, leşlere konan akbabalar gibi muamele göreceklerini de unutmasınlar.
Ey cemaat, bari camilerimizi her türlü işgale karşı koruyalım ve işgal edilmiş camilerimizi de kurtaralım...