Gazze’yiz ve Gazze’ye selam ile…

Kürtlerin oyları belirleyici olacağından, oylarına teveccüh de doğal olarak doruktadır!

Şunu açıkça söyleyelim ki, Kürtlerin oylarına talip olanların çoğunun Kürtlere yaklaşımı adil değil… Daha açık söyleyelim, insanca değil!

Bunun içindir ki, adaleti gözetmek yerine, değişmeyen oyunlarını oynuyorlar. Ellerinden gelirse, yine her zamanki gibi, “alavere, dalavere, Kürt Mehmet nöbete!” deyip bitirecekler.

Her zaman kullanılan Kürtler bu defa onurlarını mı kuşanacaklar, göreceğiz…

Örneğin, Kürtler, anadillerini yaşamak konusunda ne Kerkük’teki Türkmenler ve ne de Bulgaristan ve Yunanistan’daki Türkler kadar hak sahibi oldukları için, TBMM’deki vekillerin bu insanlık suçundan ötürü utanmaları gerekirken, ezici çoğunluğun hala Kürtlerin bu insani talepleri karşısında birer Atatürk kesilmelerine şahit olmak ne acı!

Malumumuz, önceleri de Kürt siyasetçiler vardı, ama Kürtlerin ağırlıkta oldukları ve Kürtlerin temel insani haklarını programlarına alan partiler yoktu.

Fakat bugün artık bu iddialarla TBMM’de temsil edilen iki parti var; DEM ve HÜDA-PAR!

Bunlar da tıpkı CHP, MHP, AK Parti ve diğer siyasi partiler gibi mevcut yasalara göre kurulmuşlar ve yasaları çiğnemedikleri sürece en az diğerleri kadar legaldir. Ama pratikte hiç de legal muamelesi görmüyorlar. DEM, PKK’nın siyasi kanadı olması nedeniyle bazıları tarafından “terörist” ve “bölücü” muamelesine tabi tutulurken, HÜDA-PAR da İslami çizgisi nedeniyle “dinci” ve “gerici” muamelesine tabi tutulmaktadır.

Her iki partinin inancı ve ideolojisi ayrı olsa da, Kürtlerin gasp edilen haklarını geri almak konusunda en azından teorik olarak örtüştüklerini söyleyebiliriz. DEM’in diğer bir özelliği de, ideolojisini dayatmayı Kürtlerin gasp edilen haklarını geri alma mücadelesine öncelemesidir.

Atatürk’ün izinden giden CHP nasıl ki, 100 yıldır %99’u Müslüman olan topluma Kemalizm’i, Laikliği ve Milliyetçiliği dayatmayı onların sorunlarını çözmeye önceliyorsa, kendisine göre bir sosyalizm geliştiren Abdullah Öcalan’ın izinden giden DEM de %99’u Müslüman olan Kürtlere sosyalizmi ve laikliği dayatmayı Kürtlerin sorunlarını çözmeye öncelemektedir. Hatta şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz: PKK-DEM için bir Kürt’ü kendi değerlerinden, yani İslam’dan koparmak, Kürtlerin bütün sorunlarını çözmekten daha önemlidir. Kürtleri inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının mimarı ve Kürtlere yönelik onca katliam, idam, sürgünün ve işkencenin faili olan ve işlediği bu insanlık suçlarından ötürü hala özür dilemeyen, aksine hepsini hala sahiplenen CHP ile uzlaşması da bundandır!

CHP de İslam karşıtlığını ve Laikliği dayatmayı toplumun sorunlarını çözmekten önce gördüğü içindir ki, PKK’nın hala Türkiye’ye saldırıp sürekli insanlarımızı öldürmesini DEM ile ittifak yapmaya engel görmüyor. 31 Mart Seçiminde bir ve beraber olmak ve hep birlikte kazanmak için seferber olmaları da bu ortak paydaları nedeniyledir.

Buna karşılık AK Parti’nin HÜDA-PAR ile adil bir ittifak yapıp yapmayacağına baktığımızda, somut bir adım göremiyoruz. Elbette ki, Kürtlerin gasp edilen haklarından bir kısmını iade etmek suretiyle rejimin onlarca yıllık zulmünü ciddi olarak gerileten ve bu adil icraatıyla Kürtlerin de birinci Partisi olan AK Parti’den beklenen şey, ismi ile müsemma olması, yani adil olmasıdır! Yok, eğer iktidarının gücüne ve milliyetçiliğe yenik düşerse, gerisi malum…

Kürtlerin yoğun oldukları şehirlerde hangi partinin kazanacağını da yine Kürtler belirleyeceğinden ve Kürtler de oylarını partilerin kendilerine reva gördükleri muamelelere göre kullanacaklarından, aklıselim, Kürtlerin bu haklı hassasiyetlerini esas almayı salık verir.

Biz de bu vesile ile Sayın Başkan Erdoğan’ın ve Sayın Bahçeli’nin pekâlâ bildikleri gerçeği, kendilerine dostça hatırlatalım.

Kadim kardeşliğimizdeki bu fetret dönemini sona erdirmenin ve Türkiye Yüzyılının diğer adı olan daha güvenli, daha barışçı ve daha müreffeh bir Türkiye’yi inşa etmenin yolu, sadece ve sadece adil olmaktan geçmektedir!

Duamız ve temennimiz, aklıselimin galip gelmesidir…