Gazze ve israil!
İsrail'in 7 Ekim'den beridir karadan, havadan ve denizden saldırarak Gazze'de yapmakta olduğu soykırımla birlikte her birey, her devlet ve her lider, artık ya Gazze'dir ya da İsrail!
Çünkü Gazze, aydınlığı, hakkı, adaleti, zulme uğramışlığı ve kısaca iyiyi temsil ediyorken ve iyilerin adı ve tarafı iken, İsrail de, karanlıkları, haksızlığı, zulmü, vahşeti ve kısaca kötüyü temsil ediyor ve kötülerin adı ve tarafıdır!
Bu yazımızda İslam Ülkelerinin - "Müslüman" liderlerin bu soykırımın neresinde olduklarını sorgulayacağız. Ama bir karşılaştırma da yapabilelim diye, önce Gayrimüslim Ülkelerin- liderlerin bu soykırımdaki yerlerine bir göz atalım.
Şahit olduğumuz gibi, Gayrimüslim Ülkeler, istisnaları dışında, daha ilk günde bütün imkânlarıyla birlikte İsrail'in yanında olduklarını ilan ettiler. Savaş gemilerini ve savaş uçaklarını gönderdiler. Hatta kana susamışlıkta o kadar fena fi İsrail olmuşlar ki, İsrail'in ateşkes yapmaması ve Gazzelileri ya teslim alıncaya ya da hepsini öldürünceye kadar soykırımı sürdürmesi için Netanyahu'ya uyarıda bulunuyorlar. Bununla da kalmayıp, cepheyi daha bir genişletiyorlar. Dikkat ediniz, bu liderlerin her biri hem Netanyahu'nun birer emir eri gibi Gazze Cephesinde savaşıyor ve hem de kendi ülkesinde yaşayan Müslümanlara karşı çok yönlü bir savaş yürütüyorlar.
Buna karşılık İslam Ülkeleri ve "Müslüman" liderler, istisnalarını tenzih ederek söylüyoruz: Şatafatlı sözleriyle, yas, toplu dua ve miting gibi eylemleriyle Gazzelilerin ve İsrail'in ihtiyacı olan petrol, yiyecek, içecek, giyecek ve mühimmatla da İsrail'in yanındadırlar! Bu durumda Gayrimüslim Ülkelerin -liderlerin bu soykırımdaki yeri, konumu ve payı ne ise, İslam Ülkelerinin ve "Müslüman" liderlerin payı da odur!
Hatta diyebiliriz ki, 11 Kasım'da Riyad'da aldıkları kararlarla birlikte İsrail'in yanındaki konumlarını daha da güçlendirdiler.
Fiili durumdan kendilerine İsrail'in yararına olacak birçok vazife çıkardılar. Bu vazifelerden biri de şudur:
İsrail'in 70 küsur yıldır öldüre öldüre, işgal ede ede, yaka yaka, yıka yıka ve tecavüz edip onurlarıyla oynaya oynaya başaramadıkları bir işi İsrail adına yapmak! Yani canlarını, inançlarını, namuslarını, mallarını ve vatanlarını işgalcilere karşı koruma mücadelesi veren bütün yapıların silahlarını ellerinden almak ve onları FKÖ'nün emrine vermek ve böylece insanca direnen hiçbir Filistinli bırakmamak! Bu kirli emellerini bildirinin 27. Maddesinde şöyle açıklamışlar: "Filistin Kurtuluş Örgütünün, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğuna vurgu yaparak, tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma ve FKÖ'nün liderliğindeki ulusal ortaklık çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapar."
Sonuç olarak, ya hilkatte, ya da dinde kardeş olmamızın bize yüklediği yükümlülükten hareketle sizlere sözümüz ve çağrımız şudur: "Kardeşlerimiz" dediğiniz Gazzelilere bir şişe süt, bir bardak su ve bir ekmek dahi vermekten aciz iken, İsrail'e hala ihracat yapmakla bu soykırımda suç ortağı olduğunuzu sizler de pekâlâ biliyorsunuz. Bilesiniz ki, Gazzeliler Gazze galiptir ve İsrail Mağlup! İsrail, ister şimdiden ateşkes yapsın veya ister bütün Gazzelileri soykırımdan geçirsin, mağluptur! Dolayısıyla sizler de İsrail'i kurtaramayacaksınız!
Gönüllü müsünüz, rehin mi, bilmiyoruz, ama geç kalmış olsanız da, Kerbela'daki Hür gibi zincirlerinizi kırabilirsiniz!
Öyleyse Gazze olunuz, Gazze ile olunuz ve aziz olunuz!
Unutmayalım, dönemimizin Firavun'u ve Yezit'i olmak da bizim elimizdedir, dönemimizin Musa'sı ve Hür'ü olmak da...
Selam olsun Musa'lara ve Hür'lere ve selam olsun bugünün Musa'sı, İbrahim'i, Ömer'i ve Selahaddin'i olan Gazze'ye...