Daha önce de yeri geldikçe dikkat çektik; ABD’nin alt zeminini hazırlaması ve Rusya’nın saldırmasıyla başlayan bu savaşta eğer Rusya’yı yenebilirlerse, diğer aşamalarına geçeceklerdir. Ukrayna’nın tahıl ambarını ellerine geçirdikten ve Ukrayna’yı da kendilerine muhtaç duruma düşürdükten sonra Türkiye ve İran’a yöneleceklerdir. İlk sıraya İran’ı mı veya Türkiye’yi mi yahut eş zamanlı olarak her ikisini mi alırlar, durumlarına göre kararını verirler.

Hedefteki ülkeler bunu böyle görüp önlemlerini almazlarsa, akıbetleri hiç de iyi olmayacaktır. Çünkü Avrupalıların nihai hedeflerinin ne olduğunda şüphe yok: Orta Doğu’dan Orta Asya’ya kadar bütün enerji kaynaklarına çullanmak ve halklarını kendi tahakkümleri altına almak!

Görebildiğimiz kadarıyla, Batılılar başlattıkları bu savaşta iki şeye güveniyorlar: Kendi askeri ve teknolojik üstünlüklerine ve hedef ülkelerde bulunan işbirlikçilerine…

Dolayısıyla sıradaki ülkelerin önünde iki seçenek var; ya Zelensky gibi kendilerine teslim olmak veya onuruyla direnmek!

Ki malum ülkelerin İstanbul Konsolosluklarını kerameti kendinden menkul güvenlik gerekçeleriyle kapatmalarının biricik nedeni de hâlihazırda onuruyla direnme yolunu seçen Türkiye’yi hizaya getirmektir!

Seçimlerin yapılıyor olması da bunun için en iyi fırsat…

Türkiye’nin muhalefetinin önceliği Avrupa’dan kocaman bir “aferin” almak olduğuna göre, Türkiye’deki Zelensky’leri de bellidir artık…

Bu satırları ağır ve hak edilmemiş bir benzetme olarak görenler de lütfen muhalefetin ilan ettiği Ortak Politikalar Mutabakat Metni ile Batının Türkiye’yi doğrudan hedef alan hamlelerine karşı sergilediği teslimiyetçi duruşlarına iyice baksınlar.

Şunu bilmeliyiz ki, Türkiyeli olup da hedeflerinden biri NATO’suz bir Türkiye olmayan her birey, her kurum ve her parti müstemleke zihniyetlidir.

Avrupalıların doğrudan müdahalesiyle önümüzdeki seçimler de artık uluslararası bir boyut kazanmış durumdadır. Hedeflerinin de Erdoğan’ı devirmek olduğunu da gizleme ihtiyacı duymuyorlar zaten.

Bütün bunları ve çok daha fazlasını gören Erdoğan, eğer, “dereyi geçerken at değiştirilmez” sözüne takılmadan, bugüne kadar öteleye geldiği işi yapabilirse, yani metal yorgunluğu olan ve gayrimeşrulukta neredeyse sınır tanımayan kişileri mümkün olduğunca bertaraf edebilirse, bu uluslararası oyunu boşa çıkarabilir. Ki millete olan en büyük borçlarından biri de bu olsa gerekir!

İster kabul edelim, ister etmeyelim, millet, sadece iktidarını seçmiş olmayacak, aynı zamanda yeryüzünü fesada boğanların başlattıkları bu savaştaki tarafını da seçmiş olacaktır.