Harry soruyor: “Hey, sen! Kanın kaç para eder?”
Kime mi soruyor?
Tabii ki, “öteki” olarak bellediği insanlara soruyor. Yani bana, sana ve bize… Yani biz Müslümanlara…
Harry, bir işgal askeri olarak bulunduğu Afganistan’da öldürdüğü Müslüman sayısının 25 olduğunu yazmış, yakında yayınlanacak olan kitabında. Öldürdüklerinin sayısını verirken üzülmüş, ama üzüntüsü, ülkesinden binlerce kilometre uzaktaki bir ülkeyi işgal edip orada 25 masum insanı öldürmüş olmasına değil, öldürdüklerinin az oluşunadır!
Kim bilir onun astları, üstleri ve götürdükleri erlerin her biri kaç Müslümanı öldürdüler…
Kim bilir, öldürdükten sonra o cesetlere neler yaptılar?
Mesela, işgal kuvvetlerinden olan Alman askerlerinden bazıları, öldürdükleri Afganlıların üzerine bir de i...yecek kadar alçalmışlardı…
Hatırlayalım, haçlı ruhu ile saldıran ABD’nin Afganistan işgali 20 yıl sürmüştü. Tabii ki, Büyük Şeytan bu işgalde ve bu insanlık suçunu işlemede yalnız olmadığı gibi, yanında sadece Alman, İngiliz, İtalya ve diğer Hristiyan ülkeler yoktu. Ne yazık ki, aralarında NATO üyesi sıfatıyla Türkiye de vardı.
İşgal döneminde NATO’nun bir parçası olarak Afganistan’da bulunan Türk askerlerinin de her ne kadar operasyonlar yapmasa da geri hizmetiyle Harry gibi katillere dolaylı destek olduğu acı hakikatini, ifade etmek bile acı veriyor. Afganlıların o şartlarda bile Türkiye’ye ve Türklere olan sevgi ve saygıları nedeniyle Türk askerlerini işgalci gibi görmeyişlerini istismar ettiklerine ve ABD ile diğer işgalci güçlerin Türkiye bayrağı ile devriye gezip operasyonlar düzenlemelerine rıza gösterdiklerine bütün dünya ile birlikte şahit olduk.
Hele hele Hikmet Çetin’in işgalcilere yaptığı hizmetin sınırının olmadığını söylesek, abartmış olmayız!
Benim de, Harry’nin masum kanı kokan ağzından aktarılan o itirafları okurken, aklıma gelen ilk soru bu oldu: Kanımız kaç para ediyor? Dahası, kanımızın bir ederi, bir değeri var mı? Biliyorum, telaffuzu zor, ama hakikatimiz de bundan başka bir şey değil!
Harry, öldürürken, zerre kadar vicdan azabı duymasınlar diye, her asker gibi kendisinin de çok iyi eğitildiğini ve bu eğitimin merkezinde de Afganlıları “öteki” olarak görmek, daha açık bir ifade ile onların insan olmadıklarını içselleştirmek olduğunu söylüyor.
Bu şekilde bütün insani ve vicdani değerlerinden koparılan yüz binlerce Harry’nin 20 yıl boyunca Afganistan’da ve işgal ettikleri diğer ülkelerde neler yaptıklarını düşünebiliyor muyuz? Düşünsek bile, vicdanımız sızlıyor mu acaba?
Harry’nin kaç masum Afganlıyı öldürdüğünü böylece öğrendik. Ya diğer yüz binlerce askerin ne kadar Afganlıyı öldürdükleri… Ne kadarına tecavüz ettikleri ve ne kadarına işkence yaptıkları…
Ya Afganistan’ın yanı sıra Irak, Suriye, Filistin, Somali ve diğer İslam beldelerinde öldürdüklerinin, tecavüz ettiklerinin ve işkence yaptıklarının sayısını biliyor muyuz? Hem bilsek de vicdanı sızlayanlarımız var mı veya kaçımızın vicdanı sızlıyor?
Hani, sayıca az da değiliz… Dünyadaki sayımız artık iki milyara dayanmışken, kendilerini İslam olarak tanımlayan ülkelerimizin sayısı da 50 küsurdur. Ve başımızda da kendilerini Müslüman olarak tanımlayan başkanlarımız, cumhurbaşkanlarımız, emirlerimiz ve krallarımız…
Fakat bizi her gün öldüren Harry’lere bir çift söz söyleyenimiz yok!
Zaten Harry’lerin kanımıza biçtikleri değer veya bizi zararlı mahlûklardan sayıp öldürmeleri de bu duruşumuzla ve bu vicdanımızla doğru orantılı değil mi?
Dünyanın her yerinde günlük ihtiyaç eşyalarının bile fiyatları yükselişte iken, kanımızın her geçen gün değer kaybediyor olmasında bizim de payımız yok mu?
Bir de Harry’lerin vahşetlerine karşı bir şey yapmasak ve yapamasak bile, en azından bir anlam verebiliyoruz. Öte yandan Müslümanlar olarak birbirimizden döktüğümüz kan ve birbirimize reva gördüğümüz zulüm ve şiddet de ne yazık ki az değil! En kötüsü de bunun bizde bir hayat tarzına dönüşmüş olmasıdır!
Bir tarafta, “izzet Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir” diyen bir Kitap ve diğer tarafta zillet girdabında debelenen biz Müslümanlar…
Bir tarafta adalet, kerem ve erdem anlamında üstünlüğü Allah’a olan takvada gören İslam ve diğer tarafta küffarın zulümlerine karşı tepkisiz ve bununla birlikte milliyetçiliğin, mezhepçiliğin, devletçiliğin ve envaiçeşit cemaatçiliğin girdabında debelenen biz Müslümanlar…
Ortada bir yanlış var, ama bu yanlış nerede ve kimde?
Daha açık soralım; bu yanlış, din olarak seçtiğimizi söylediğimiz İslam’da mı, yoksa biz Müslümanlarda mı?
Madem soru ile başladık, sorulardan bir soru ile de bitirelim: Kanımızın bu kadar ucuz olmasındaki payımız ne kadardır ve ne yaparsak, değerini arttırabiliriz?