William Mallet, geçen Cuma günü (23.12.2022) Paris’teki Ahmet Kaya Kültür Merkezi ve çevresinde peş peşe gerçekleştirdiği saldırılarda üç yabancıyı öldürdü.

Olayın faili olan Mallet bir Fransız ve öldürdüğü üç yabancı da Kürt!

Hemen belirtelim ki, bu arada Fransız makamlarını işaret eden ciddi bir bilgi kirliliği ile de karşı karşıyayız.

Bizi böyle düşünmeye zorlayan şey de Fransız yetkililerinin açıklamaları ve Fransa’nın tetikçi medyasıdır!

Örneğin, Mallet’in ırkçı duygularla gerçekleştirdiği bu insanlık suçuna, “terör” demekten özenle kaçınıp, ısrarla “cinayet” diyorlar.

Örneğin, Fransız Savcı Laure Beccuau, Mallet’in ifadelerinden hareketle, “tüm göçmenlere düşman olduğunu, ancak Kürtlere karşı özel bir kin beslediğini, çünkü Kürtlerin "IŞİD’e karşı mücadele sırasında IŞİD’lileri öldürmeleri gerekirken, esir almalarına kızdığını” kamuoyu ile paylaşırken, diğer yetkililer, katilin sadece yabancı düşmanlığını ön plana çıkarıyorlar. Hatta bunu bile neredeyse mazur göstermek için, katilin psikolojisinin ve akli dengesinin bozuk olduğunu belirtiyorlar.

Peki, hayret ediyor muyuz? Tabii ki, hayır! Çünkü Fransa, sabıkası oldukça bol ve sicili oldukça bozuk olan ülkelerin başında gelmektedir. Ülkeleri işgal edip onlara soykırım uygulamaktan, kalanlarını köleleştirmeye ve zenginliklerini gasp etmekten onları kolonileştirip asimile etmeye kadar her türlü insanlık suçu var!

Uzağa gitmeye gerek yok, Paris’te bundan 10 yıl önce üç Kürt’ün öldürülmesiyle sonuçlanan cinayeti de aydınlatmak yerine karartmadı mı?

Bütün bunlar da gösteriyor ki, PKK’nın kurucularından olan Sakine Cansız’ın da aralarında bulunduğu üç Kürt’ün 10 yıl önce öldürülmeleri nasıl ki tesadüf değil idiyse, Mallet’in üç Kürt’ü öldürmesi tesadüf değildir.

Her ikisinde de hedefin Türkiye’nin inkâr politikalarından uzaklaşma yönündeki çabalarını akamete uğratmak olduğu açıktır.

Kürtlerin kendilerine oynanan bu oyunları görmeleri ve görmekle de yetinmeyip, boşa çıkarmak için yekvücut olmaları gerekirken, bir kısmının bu oyunun aktif bir parçası olması, Kürtlerin tarih boyunca maruz kaldıkları musibetlerin en büyüğüdür.

Dolayısıyla her Kürt’ün ve dahi Kürtlerin haklarını savunmak iddiasında olan her siyasi partinin ve her “Kürdi” oluşumun kendi duruşlarını, konumlarını ve taraflarını behemehâl gözden geçirmeleri gerekmektedir. Kürtleri emperyalistlere peşkeş çekenler, Kürt de olsalar, ihanet içindedirler.

Hakeza Kürtleri inkâr politikalarının mimarı olan CHP’ye en azından bir özür diletmeleri ve CHP’nin gasp ettiği hakları Kürtlere nasıl iade edeceğine dair somut program sunmasını sağlamaları gerekirken, Dersim Katliamından inkâr politikalarına kadar işlediği bütün insanlık suçlarını hala sahiplenen CHP ile beraber olanlar da Kürtlere ihanet içinde değiller mi?

Kürtler isteyerek veya istemeyerek bugüne kadar hep başkalarının kendilerine biçtikleri rolleri oynayageldiler. Çok zulüm gördüler ve hala görmektedirler, ama bunda kendi payları da yok değildir! Şimdi ise ister görsünler, ister görmesinler, kendilerini kurtuluşa götürecek veya daha büyük zillete düşürecek bir yol ayrımındadırlar… Ya gasp edilen haklarını meşru yol ve yöntemlerle elde etmek mücadelesinde karar kılacaklar veya…

Veya dedim, ama bendenizden bu kadar. Siz de hem cümlenin kalan yarısını tamamlayınız. Başlıktaki sorunun cevabı üzerine de birlikte düşünelim.