Rejim mi hala ilk başlardaki gibi çok güçlü, yoksa rejimin baş düşmanlarından biri olarak bellediği mürteciler mi, namı diğer Müslümanlar mı ödedikleri onca bedele ve edindikleri onca tecrübelere rağmen, hala rejimi tanıyamayacak ve rejim ile kendi inançları ve düşünceleri arasındaki farkı göremeyecek kadar geridirler?
Çünkü ne âlimlerimiz, ne aydınlarımız, ne akademisyenlerimiz, ne tarihçilerimiz, ne yazar-çizerlerimiz ve ne de gazetecilerimiz… Hiçbirinin ağzını bıçak bile açmıyor.
Sanki hiçbiri son yüz yılın tarihini ve bu rejimin geçen bu zaman boyunca bu millete neler yaptığını ve neler çektirdiğini hiç mi hiç bilmiyorlar! Bu rejimin inkârcılığını, bölücülüğünü, zorbalığını ve ne kadar masum kanı döktüğünü de sanki büyüklerinden ne duymuşlar ve ne de okumuşlar! Bu rejimin bugün bile kendilerini mürteci olarak gördüğünü de bilmiyor gibi davranıyorlar. Bu rejimin inkârcı ve asimilasyoncu özellikleri nedeniyle bugün bile hala bir insanlık suçu işlemekte olduğunu ise, artık ne bilmek ve ne de duymak istiyorlar…
İstisnaları dışında vasat bir ümmet olmak yönünde çaba gösteren âlimlerimiz ve aydınlarımız da artık yok denecek kadar azdır. Toplumu zalim rejimin ve zorba yöneticilerin pençesinden kurtarıp adaleti tesis edecekleri vaadiyle seçtiklerimiz de iyi bir sınav veremiyorlar!
Dilimiz söylemeye varmıyor, ama sorumluluk makamında olanların, kendilerine emanet ettiğimiz irademize-reyimize ek olarak bir de kutsallarımızı, maddi ve manevi değerlerimizi kendi yetmezliklerine ve kendi ihtiraslarına feda etmeleri gerçeği ile karşı karşıyayız.
Birlikte iken yaptıkları güzel şeyler tabii ki, her takdirin üstündedir. Fakat birbirilerinden ayrıldıktan ve özellikle Milliyetçilere ve Ulusalcılara adeta sığındıklarından beridir hızla irtifa kaybediyor ve bir zamanlar haklı olarak eleştirdiklerine benziyorlar.
Birinin adı, Cumhur İttifakı ve diğerinin adı, Millet İttifakı olsa dahi, temelde aynıdırlar. Çünkü MHP kendisini Atatürk Milliyetçisi olarak tanımlarken, CHP de kendisini Atatürk Ulusalcısı olarak tanımlıyor.
Bunlara ittifak demek de ne derece doğru, incelemek gerekir. Çünkü her ikisi de tarafların kendi değerlerini korumaları ve yekdiğerinin değerlerine saygı duymaları esasına dayanmıyor! Aksine bir taraf diğer taraf lehine kendi iddialarından vazgeçmiş durumdadır.
Örneğin, Cumhur İttifakından MHP, bugün de canının istediği an ve istediği yerde bozkurt gibi uluyabiliyor ve hatta ulumakla da yetinmeyip, canı istediğinde, “ben Milliyetçiyim”, “ben Türkçüyüm” ve “ben Atatürk Milliyetçisiyim” diyebiliyor iken, AK Parti, ne eskisi gibi ümmetten ve Kürtlerle kardeşlikten söz edebiliyor ve ne de bir zamanlar ayaklarının altına aldığı Milliyetçiliğe ufak da olsa bir eleştiride bulunabiliyorlar! Öyle ki, Milliyetçi olmadıklarını bile söyleyemiyorlar.
Aynı olumsuzluk, AK Parti’den ayrıldıktan sonra Millet İttifakına giren ve onunla temas içinde olan Sayın Gül, Davutoğlu, Karamollaoğlu ve Babacan’lar için de geçerlidir. Önceki partilerinin zulmünden! kaçalım derken, kan ve irin fırtınasına sığındılar. Çünkü onlar da ne CHP’nin önceki zulümlerini eleştirebiliyorlar ve ne de Müslümanlara hala “mürteci muamelesine itiraz edebiliyorlar.
Dolayısıyla bu iki ittifakın da mevcut içerikleriyle birlikte milleti canlı canlı gömecekleri yer, Anıtkabir’dir!
Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan liderler eğer mevcut politikalarında köklü bir değişikliğe gitmezlerse, seçimi hangi ittifak kazanırsa kazansın, rejimin Müslümanlara mürteci muamelesi geçerliliğini koruyacaktır! Tabii ki, çıkacak her sonuçtan, liderler kadar biz bireyler de sorumluyuz.