Geçen Pazar günkü yazımıza aldığımız geri bildirimler, bu planı ve özellikle İslam ülkelerinin duruşunu biraz daha sorgulamamızı zorunlu kıldı. Umarım bu arada o planı bulup okudunuz.
1982’de yayınlanan bu belgenin adı, “İsrail İçin Strateji Raporu”dur. Ama yazarının Oded Yinon olması nedeniyle, “Yinon Planı” olarak da anılmaktadır.
Bu planın özü ve özeti şudur: İsrail’in bölgesel üstünlüğünü mutlak hale getirmek, Nil ile Fırat’a kadar israil bayrağını dalgalandırmak ve israil’in dış güvenlik sınırlarını üç kıtaya kadar genişletmek. Ve bu hedefler doğrultusunda yakınındaki ve uzağındaki İslam ülkelerini dini, mezhebi ve etnik aidiyetleri üzerinden bölüp yeni özerk bölgeler veya devletler oluşturmak ve bütün bölgeyi Balkanlaştırmak.
Bu işlerin israil’in boyunu aştığını bilmeyen olmadığı gibi, israil’in emperyalistlerin bir ileri karakolu olduğunu bilmeyen de yoktur. Dolayısıyla bu ve başka planlar israil orijinli olsalar bile, onları hayata geçirenler malum küresel güçlerdir.
Zaten dikkat edilirse, İslam ülkelerini bölme ve bölgeyi Balkanlaştırma operasyonlarında israil’i değil, işgal, darbe, ambargo, baskı ve şantajlarıyla sahne alan ABD ve müttefiklerini görüyoruz.
Burada bilmemiz gereken şey şudur: Onlar kendi planlarını içimizdeki işbirlikçileriyle birlikte takır takır hayata geçiriyorlarken, bu tehditlerin hedefindeki ülkelerimiz ne yapıyorlar?
Gerçekleri yalın bir dil ile ifade etmek gerekirse, birçok İslam ülkesi, iradesiyle hareket edemeyecek kadar emperyalistlerin pençesindedir. Rejimlerimiz müstemlekeci iken, yöneticilerimizin de ezici çoğunluğu maalesef müstemleke zihniyetlidir.
Bu nedenledir ki, istisnaları dışında bu emperyalist planları dile getiren İslam ülkeleri ve yöneticileri yoktur. Hükümetleri ve toplumu bu planlara karşı aydınlatan bir medyamız da yoktur. Bu ve başka planlar hakkında yeterli araştırmalar yapmış ona göre ülkenin çıkarları doğrultusunda çözüm üreten üniversitelerimiz yoktur. Ve en kötüsü, politikalarıyla bu bölücü planlara hizmet etmeyen tek bir İslam ülkesi de yoktur.
İslam ülkeleri içinde bugün itibariyle İran ile Türkiye, Yinon Planının gerçekleşmesinde olduğu kadar akamete uğratılmasında da iki kilit ülkedir. Ve haklarını vermek gerekir ki, gerek israil’in estirdiği terörü ve işleye geldiği insanlık suçlarını eleştirenler ve gerekse emperyalistlerin bölgedeki kimi politikalarına karşı ses çıkaranlar da bu iki ülkedir. Ancak ne yazık ki, izledikleri mezhepçi ve ırkçı politikalarla hem Yinon Planına ve hem de emperyalistlerin bölgedeki çıkarlarına en fazla katkıyı sunanlar da bunlardır. Hâlbuki emperyalistlerin Irak ve Suriye’de istikrarsızlık ve bölüp parçalamak adına gerçekleştirdikleri hedefler, her ikisini de dindaş ve dahi kardeş dedikleri Kürtlere karşı Kabil olmayı bırakıp adaleti esas almalarını gerektirmektedir.
Dikkat edersek, bir tarafta bütün güçleriyle bizi bölüp parçalamaya ve tamamen diz çöktürmeye gelenler ve diğer tarata onların işlerini daha bir kolaylaştıran duruşumuz, yani hem devletler ve hem de toplumlar olarak bazen şikâyet eder görünsek de, aslında hayatımızın bir parçası olan mezhepçilik ve ırkçılık!
İşte Yinon Planı ve işte görmek, yüzleşmek ve bilmek istemediğimiz gerçekliğimiz…