Allah’ın Kur’an’ı ilk indirdiği rahmet ve mağfiret ayına giriyoruz, ama bir taraftan korona ve diğer taraftan koronadan daha beter olanların kuşatmasını yarmaya çalışıyoruz millet olarak. Kimisi gözünü canımıza, kimisi imanımıza, kimisi malımıza, kimisi duygularımıza ve kimisi onurumuza göz dikmiştir. Fareler gibi ayaklarımızın altında dolanıyorlar, leş kargaları gibi tepemizde uçuşuyorlar ve görünen birer şeytan gibi her yanımızdan sokulup bizi “Allah’ın adı ile” aldatmaya çalışıyorlar.

Ama ne yazık ki, bugüne kadar kötülük yapanların kötülükleri sicillerine artı puan olarak işledi. Hele hele at, eşek ve domuz eti yedirmek suretiyle hem inancımıza ve hem de sağlığımıza tecavüz üstüne tecavüz edenler… Din adına söyledikleriyle toplumun ahlakını ifsat ve inancımızı iğfal edenler ve bir de gece gündüz demeden ve basın yayın organlarından sosyal medya araçlarına ve dahi billboardlara kadar bizi sürekli taciz eden bankalar, eğer önlem alınmazsa, toplumu baştanbaşa ifsat edecekler.

Türkiye’nin siyasilerine Atatürk’ten günümüze kadar baktığımızda, faize ve faizcilere karşı olduğunu defalarca izhar eden tek şahsiyet Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’dır. Ancak ne hikmetse, bu kan emiciler Cumhuriyet tarihinin en büyük kârını AK Parti hükümetleri döneminde yapıyorlar. Ve üzülerek ifade edelim ki, Erdoğan ne zaman bankacıların bu yağmacılığına değinse, faizleri düşürmek ve diğer haksız kesintileri yapmamak şöyle dursun, daha bir azgınlaşıyorlar.

Faize karşı hassasiyetiyle maruf olan Sayın Erdoğan’a şunları sormadan geçemeyeceğiz: Zinada, eşcinsellikte ve evlilik dışı ilişkileri yaygınlaştırmada Avrupa kriterlerini takır takır işletirken, neden konu bankalara gelince Avrupa kriterlerini uygulayacağınıza, onların tefeciliklerine bir de devlet güvencesi sağlıyorsunuz?

Avrupa’nın hiçbir ülkesinde bankalar Türkiye’deki gibi kan emici değillerdir. Türkiye bu anlamda gerçekten hükümetlerinin çaresiz oldukları ve hatta bankalar tarafından teslim alındıkları müstemleke ülkelere benzemektedir. Oysa onlarca yıl boyunca bizi sömüren ve sabık hükümetleri kendisine emir kulu yapan IMF’yi kovma şerefine nail olmuş bir şahsiyetin bankaların bu yağmasına son vermesi, en azından AB kriterlerini onlara da uygulatması gerekmez miydi?

Merdiven altında maske üretimi yapanlara ve fiyatlarla oynayanlara karşı kayda değer önlemler alan hükümet neden bankaların da üzerine gitmek yerine koronadan kaçar gibi onlardan kaçmaktadır. Bankalar bu güçlerini ve cesaretlerini eğer zımnen hükümetten almıyorlarsa, kimden alıyorlar acaba?

Ya Ramazan ayı ile birlikte ekranlardan eksik olmayan, sahurdan iftara ve iftardan sahura sözüm ona bize haktan, adaletten, kardeşlikten, iyilikte yardımlaşmaktan ve kötülüklere karşı dayanışmaktan söz eden din adamlarının faize karşı sessiz kalmalarına ne demeli? Elbette ki, kınayıcıların kınamasından korkmadan Allah’ın dinini onun rızasına uygun bir şekilde vaz eden âlimlerimiz de yok değil. Lakin “din adamı” sıfatı ile gazete köşelerini ve TV ekranlarını işgal edenlerin ezici çoğunluğu İslam’dan, Kur’an’dan, sahabeden, farzdan, sünnetten, sadakadan ve zekâttan söz ederler, ama bizi çepeçevre kuşatan faiz, zina, rüşvet ve iftira gibi konularda dilsiz ve sağır oluverirler. Sizi bilmem, ama bendeniz bu konuları dile getirmekten kaçınan ve hatta programları esnasında bile faiz ve diğer haramların reklamı yapılırken,  bunlara kayıtsız kalan din adamlarına itibar etmiyorum. Yukarıda da dediğimiz gibi, sayıları az da olsa kendilerini ifsat çarkının bir dişlisi gibi kullandırmayan ve kısaca ilmi ile amil olan âlimlerimiz de var. İşte Sevgili Peygamberimizin (sav) “varisim” dedikleri de o âlimlerdir. Bu rahmet ayının hasılatının bol ve amellerimizin bire bin vermesini istiyorsak, yapacağımız şey belli: Söz ve amellerimizde Allah’ın rızasını gözetmek ve hayatımızın örneği olarak sadece ve sadece Hz. Muhammed’i almak. Bilelim ki, korona ile mücadele etmek ve onun zararlarına karşı kendimizi korumak ne kadar önemli ve ona karşı dayanışmak nasıl ki bir insanlık görevi ise, Faiz başta olmak üzere diğer haramlara karşı mücadele de imanımızın bir gereğidir. İzzetimizi ancak o şekilde koruyabiliriz.

Sayın Cumhurbaşkanı’ndan da dostça ve kardeşçe istirhamımız, faize karşı verdiği mücadeleyi artık icraatlarına yansıtmalarıdır. Selam olsun Ramazan ayını; sözlerini ve amellerini bizi kuşatmış olan zulmü, şirki ve karanlıkları yarmanın vesilesi kılanlara!