Eğer bazıları “Libya, Suriye ve Akdeniz gibi yakıcı konular dururken, şimdi sırası mı?” diye düşünüyorlarsa, demektir ki, onlar da adı geçen bu yerlerde arzuladığımız başarıları elde etmenin yolunun bin yıllık kardeşliğimizde ciddi bir fetret dönemi oluşturan rejimin inkâr, asimilasyon ve imha politikalarını tarihin çöplüğüne atmaktan geçtiğini hala kavrayamamışlardır. Tıpkı hastalara hizmet bağlamında aldıkları dillerin arasında Kürtçe’ye yer vermeyenler de bu hakikati kavrayamamış olanlardır. Hâlbuki bu kavrayışa sahip olmak için ise, kişinin illa da Türk, Kürd, Ermeni, Arap yahut Alman olması gerekmiyor, hakkı ve adaleti gözetiyor olması, yani insanlıktan nasibini almış olması yeterlidir.

Rejimin inkâr politikalarından arınmış olarak Türkiye’yi 2023’e taşıyacağını umduğumuz AK Parti’nin bu konuda gittikçe CHP’lileşmesi, sadece AK Parti adına değil, bütün Türkiye ve dahası insanlık adına ciddi bir kayıp olacaktır.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve AK Partililer ne kadar durumun ciddiyetinin farkındalar, bilmiyoruz. Ama şu da bir gerçektir ki, AK Parti’nin Kürtlerin sorunlarının çözümü konusunda hak ve adaletten uzaklaşan söylem ve eylemleri çok yönlü olumsuz etkilere ve sapmalara yol açmaktadır. Bu sapmaların maalesef hem etnik, hem düşünsel ve hem de inanç boyutu vardır. Burayı açmak gerekirse; AK Parti’nin şimdiki politikaları Türkleri milliyetçiliğe ve Atatürkçülüğe mahkûm ederken, Kürtleri de Pkk-HDP’ye, CHP’ye, dolayısıyla laikliğe ve sosyalizme mahkûm etmektedir.

Dün inkârcı rejime karşı Kürtlerin varlığını resmen haykıran AK Parti’nin bugün yapması gereken işi; Kürtçeyi hak ettiği yere koyması, öğrenilmesinin ve öğretilmesinin önündeki engelleri kaldırmasıdır. Bunun için de daha önceki hatasını tekrarlayıp, Pkk-HDP’yi muhatap alması değil, sadece Kürtleri de değil, bütün Türk Milletini muhatap alması gerekir!

Bizler her geçen gün daha da zorlaştığını görsek de, hala Erdoğan’ın yeniden adalet diyeceği ve adalette ısrarın insanlıkta ısrar olacağını söylem ve eylemleriyle haykıracağı günleri göreceğimizin ümidiyle yaşıyoruz. Çünkü Erdoğan bu iradeyi bir kez gösterdi, bir kez daha gösterebilir!

Yukarıda dediğimiz gibi, AK Parti Kürtçeye hak ettiği yeri vermemekte diretmek bakımından CHP’lileşirken, CHP ile Pkk-HDP de ciddi bir ittifakı gerçekleştirmiş gibi görünüyor. Bunu sıradan siyasi bir ittifak gibi görmek yanlış olur. Atatürk’ün Askerleri ile Apo’nun Askerlerinin omuz omuza olmalarının siyasi ittifaktan öte bir anlamı vardır. Çünkü her ikisinin de önceliği, İslam’ın dışarıda tutulduğu bir toplumu (laik-sosyalist) oluşturmaktır.

Müslümanlar olarak kimseye inancımızı dayatmak gibi bir düşüncemiz yok, olamaz da… Ama başkalarının kendi inançlarını ister devletin veya ister örgütün şiddetini emrine alarak bazen devlet ve Türkçülük, bazen Kürtçülük, bazen Laiklik, bazen sosyalizm üzerinden bize zulmetmelerine ve haklarımızı gasp etmeleri karşısında da meşru müdafaamızı yapmalıyız!

Temennimiz, bir yandan İslami bir parti olmadığını söylerken, diğer yandan referansının İslam olduğunu söyleyen AK Parti’nin de yeniden adaleti söylem ve eylemlerinin merkezine almasıdır.