Medyada yer aldı, ama haberi olmayanlar için konuyu bir daha anlatayım. Geçenlerde bir futbol takımının yöneticisi, bir oyuncusu oruç tutuyor diye kamuoyu önünde hem hakaret ve hem de tehdit etti.
Bu oyuncu Mickael Pote adında yabancı uyruklu bir Müslümandır.
Önce yöneticisinin sözleri: “Pote'nin durumu ortada. Oruç tutma dememize rağmen maalesef. Orucun telafisi var ama maçın telafisi yok. Kendisiyle birebir konuşacağım. Hiçbir şey ekmeğini yediğin yerden önemli değildir. Bizler Müslümanız elhamdülillah. Sen burada 20 taraftara maddi manevi emek harcayan taraftara takım arkadaşlarına bizlere. Bir gün tutma arkadaş, zor bir şey değil ki. Bir şehrin kaderiyle oynanmasına müsaade etmem.”
Kim bilir, bugüne kadar kaç tane Müslüman oyuncu oruç tuttukları veya namaz kıldıkları için bu gibi hakaret, tehdit ve baskılara maruz kaldılar!
Evvela sormak lazım; sporcular kulüplerin köleleri midir? Bir kulüp satın aldığı veya anlaştığı bir sporcunun iradesine ve dinine müdahale etme hakkını da mı satın alıyor?
Yöneticinin bu eylemi kin, nefret, tehdit ve baskı gibi insanlık suçları içermesine rağmen, nedense hiç kimse bir şey söylemedi, söyleyemedi. Kendilerini insan hakları savunucuları olarak dikte edenler sustukları gibi, Müslümanlar ve özellikle din adamları da bir dindaşlarının maruz kaldığı bu zulme karşı sessizliği tercih ettiler. Biliyorsunuz, haksızlık karşısında susmanın inancımızdaki karşılığı dilsiz şeytandır.
Oysa Diyanet başta olmak üzere diğer âlimler, sporseverler ve kısaca Müslümanlar susmak yerine doğruları hikmet ve güzel sözlerle kamuoyu önünde o yöneticilere hatırlatmalıydılar. Ki böylece o yöneticiler de bir Müslümanı farz olan bir ibadetten alıkoymanın veya bir Müslümana bir haramı işletmenin Allah katında ne anlama geldiğini öğrensinler ve bir daha zulmetmesinler.
Böylesi durumlarda toplumu aydınlatması ve çıkan sorunları çözmek için çaba göstermesi gereken din adamlarının duyarsız kalmalarının bir mazereti olamaz tabii. Sizce de bir Müslümanın diğer bir Müslümana Allah’ın farz kıldığı bir ibadeti yasaklaması ve diğer Müslümanların da buna sessiz kalmaları utanç verici değil mi? Ya bu olaydan haberdar olup da sessiz kalmayı yeğleyen din adamları için ne demeli? Onların bu haksızlık karşısındaki suskunluklarını bir zillet olarak değerlendirmek yanlış mı olur?
Toplumun ezici çoğunluğunu biz Müslümanlar oluşturuyor olmamıza rağmen, güven, barış, refah, saygı ve sevgi gibi değerler adeta can çekişiyorsa, demek ciddi bir sorun var. Ki bu sorun da çoğunlukla biz Müslümanlardan, yani yükümlülüklerimizi yerine getirmeyişimizden kaynaklanmaktadır. Avamıyla ve âlimiyle yükümlülüklerimizi yerine getirebildiğimiz oranda özlemini duyduğumuz toplum da olabiliriz. Eğer yöneticiler hadlerini aşmasınlar ve Pote’ler de zulüm görmesinler istiyorsak, marufu yaşamaktaki kararlığımızı ve münkere karşı olan duyarlılığımızı göstermeli ve bir binanın tuğlaları gibi kenetlenmeliyiz. Ki ne zulme uğrayalım ve ne de zulmedenlerden olalım.