Türkiye`de toplumun kutuplaştırıldığı bir gerçektir. Ve bu gerçek zaman zaman dile de getirilir. Ama soru ve sorun, kimin ve-veya kimlerin toplumu kutuplaştırdıklarıdır.
CHP`nin söylemlerine ve iddialarına bakarsak, toplumu kutuplaştırmak Sayın Erdoğan ile başlamıştır. Fakat CHP`nin icraatları bu söylemleri ve iddiaları geçersiz kılmaktadır. Çünkü toplumdaki kutuplaştırmanın izleri bizi CHP`ye götürüyor. Ve ne yazık ki, bu kutuplaştırma Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıttır.
Bilindiği gibi, CHP, 20 küsur yıl boyunca kendisinden başka hiçbir partiye hayat hakkı tanımadı. En ufak muhalefetleri bile vatana ihanet ve bölücülükle eş değer gördü. Tabii ki, toplumu da buna inandırması gerekiyordu. Bunun da kolayını buldu. Dışarıda olduğu kadar içeride de devletin düşmanlarının olduğunu söylemekle kalmadı. Bunları somut olarak gösterdi. CHP`ye göre, dışarıda bir düşman vardı; komünizm ve içeride de iki düşman vardı; irtica ile bölücülük. Bununla da kalmadı. Bir de kontrollü bir şekilde Alevilerle Sünnileri birbirine karşı kışkırttı. Ve gerisi malum: Katliamlar, darağaçları, zindanlar, işkenceler ve darbeler.
Bugüne kadar her kim, CHP`nin oluşturduğu bu kutuplaşmaya son vermeye yeltendiyse, başaramadı. Bunlardan, Menderes`i darağacında salladılar, Özal`ı zehirlediler ve Erbakan`ı düşürdüler. Ancak Erdoğan`da başaramadılar.
Bugüne kadar ne Erdoğan CHP`nin ektiği nifak tohumlarının kökünü kazıma çabalarından vazgeçiyor ve ne de CHP, Erdoğan`a yönelik ithamlarından…
CHP, bir partiden öte bir zihniyettir. Laiklik adına Türkiye toplumunun değerleriyle savaşan CHP aynı zamanda ırkçıdır da. Nitekim Kürt kimliğinin inkârı, Kürtçe isimlerin değiştirilmesi, Kürtçenin yasaklanması ve Kürtlerin toplumun bir kesiminde potansiyel bölücü olarak algılanmaları da CHP`nin birer eseridir.
CHP ahtapot gibidir. Kolları toplumun değerlerine karşı savaş halinde olan diğer yasal ve yasadışı oluşumlara kadar uzar. DHKP-C`den PKK`ya ve HDP`ye kadar hepsinin ilham ve besin kaynağıdır.
CHP`nin ithamlarından bir diğeri de, muhafazakârların ve-veya mütedeyyin insanların (idarecilerin) kendi hayat tarzlarına müdahale ettikleri şeklindedir.
Burada da yavuz hırsızın ev sahibini suçlaması gibi bir durum var. Çünkü sadece iktidar oldukları zamanlar değil, muhalefette oldukları zamanlar da “öteki” olarak gördükleri herkesin hayat tarzına müdahale etmeyi doğal hakları olarak göregeldiler. Ve bu buyruklarına uymayan herkesi de kendi hayat tarzlarına müdahale etmekle itham ettiler, etmekteler.
Doğru Haber`in yazarlarından Nurullah Ay da bir yazısında (https://dogruhaber.com.tr/yazar/nurullah-ay/6977-ozel-hayata-mudahale-mi-dediniz/ ) bu güruhun bu çelişkisine dikkat çeken yazısında şu cümle ile giriş yapmıştı: “Bak azizim, sırf senin tarzına uymuyor diye farzıma kastediyorsun.”
Bu zihniyetin kimisini ülkeyi kutuplaştırmakla, kimisini kendi hayat tarzlarına müdahale etmekle itham etmelerinin nedeni bugüne kadar “öteki” olarak gördüklerinin üzerine kurdukları tahakkümü bundan böyle de devam ettirmek!
24 Haziran seçimleri bu bakımdan da önemlidir.
CHP`nin kurduğu ve neredeyse 100 yıldır Türkiye`ye tahakküm eden bu inkarcı, ırkçı, ötekileştirici rejimine boyun eğip rıza mı göstereceğiz, yoksa insan onurunun esas alındığı bir düzenin temellerini mi atacağız?