Köy ve kasabalarımızda zayıf iki ailenin kavgasından daima ağalar kârlı çıkardı. Ağa arada hem “barış gücü” olur hem iki taraf arasında sürekli bir barışın olmasını istemez, zira ağalığını onların çatışmasıyla sürdürürdü.  

İslam âleminin uluslararası güçlerle yaşadığı bundan farklı değildir. Irak-İran Savaşı, Afganistan iç savaşı, Saddam`ın Kuveyt`i istilası, Irak iç savaşı, Somali iç savaşı, Yemen iç savaşı, Libya iç savaşı ve Suriye iç savaşı… Her biri Müslüman kanının akmasından, İslam dünyasının zenginliklerinin heba olmasından, uluslararası silah şirketlerini iflastan kurtarmaktan ve en kötüsü uluslararası güçlerin İslam âlemine daha çok müdahale etmelerinden başka neye yaradı?

İç savaşlar, büyük ülkeleri zayıflatır, zayıf ülkeleri küçültür.

İç savaşlarda cesur olan toplumlar, dış savaşlarda ürkek olur.

İç düşmanlığı körükleyenler, dışarı ile bağ kurmak için can atar.

İç savaş, vicdanı öldürdüğü gibi feraseti de öldürür.

İç savaşa alışanlar, sulhu kabullenmek istemez.

İşte Menbic, Amerika ve Rusya askerleri II. Dünya Savaşı`ndan bu yana ilk kez yan yanalar. Yüzyıllar boyu birlikte yaşamış Suriyeliler ise karşı karşıya…

Dün orada Esed tağutu vardı, patronları uzaktaydı; bugün patronları da onunla birlikte vardır. Bu savaş devam ettikçe o patronlar için İslam âlemini karıştırma olanakları artacaktır.

Rusya`nın İslam âlemine karşı ittifaklar içinde yer alması hususunda sicili kabarıktır. Rusya tarihi boyunca söz konusu olan İslam dünyası ise Batı`nın yanında yer aldı ya da Batı`dan da daha kötü bir rol oynadı.

ABD`nin ise hâli malum… Anlaşıldığı kadarıyla kendisine bağlı Dışişleri Bakanlığı`nın henüz bu hafta içinde ilk basın toplantısını düzenlediği Trump, ABD dış politikasını eline alabilmiş değil. Suriye`de hâlâ Obama-Clinton politikaları işliyor.

Trump`ın bundan sonra bu politikalara müdahale edebileceği de kuşkulu. Müdahale edebilse de herhalde Obama-Clinton ikilisinden farklı olacak değildir.

ABD politikası, İslam âleminin parçalanmasına odaklanmış. ABD`nin bu politikasını yürütmesi için ayrılıkçı, parçalayıcı yapılara gereksinimi vardır. Bu tür yapılar, Müslüman veya sosyalist bir kimlikle ABD`ye düşman bile olsalar, ABD kendi politikasına hizmet etmeleri için onların yolunu açacaktır.

Post modern dünyada artık örgütlerin kök ve düşüncelerinin niteliğinin önemi yoktur, önemli olan onların eylemlerinin neticesidir. Uluslararası güçler, onların eylemlerinin nereye varacağına bakmaktadır.

Kabullenmek güç olsa da uluslararası güçler, dünya görüşü kendilerine en zıt bir yapılanmayı sadece politikalarına hizmet ettiği için büyütebilmektedir.

Dolayısıyla bugün için bakılması gereken örgütlerin kökleri veya düşünceleri değil, eylemlerinin nihayetinde kime yaradığı, kimin önünü açtığıdır.

Uluslararası güçlerin İslam dünyasına müdahalesini kolaylaştıran her yapılanma, hangi kökten gelirse gelsin ve hangi düşüncelere sahip olursa olsun kötü bir yapılanmadır.

Suriye`deki savaş, şu veya bu kimliğe sahip dış güçlerin Suriye`ye girmelerine yol açmış; uluslararası güçlere Suriye`deki konumlarını güçlendirme olanağı tanımıştır.

Bugünden sonra bu savaşın dış güçlerin denetimi dışına çıkması ancak Suriye güçlerinin önyargısız bir şekilde bir araya gelmeleriyle mümkündür. “Bu kadar kan aktıktan sonra” demek ahmaklık değilse, şeytanlıktır.

Nihayetinde Suriye iç savaşında Alman ve Fransızların birbirlerinden I. ve II. Dünya Savaşlarında öldürdükleri insan sayısı kadar can kaybı olmamıştır. Ama üç çeyrek asırdır Almanya ve Fransa dünya siyasetinde yan yanalar. Onların bu yan yanalığını yadırgayan kimse yok. Aksine herkes takdir ediyor.

Ya da ABD ve Rusya… II. Dünya Savaşı`ndan sonra hep karşı karşıya göründüler; son süreçte de araları pek iyi sayılmaz. Ama bu iki gücün Menbic konusunda bir araya gelmesi yadırganmıyor.

Biz, neden Suriyelilerin buluşmasını yadırgayalım?