Ulus devlet çağında yaşıyoruz. Eğitim özgürlüğü yok. Devlet, eğitimin bütün kademelerinde söz sahibi...
Böyle olunca devletin eğitim politikaları hem iktidar hem halk açısından hayati önem kazanıyor. Eğitim politikası, devletin geleceğe yönelik insan tasarımıdır. Nasıl bir insan? Nasıl bir yurttaş? Nasıl bir gençlik? Nasıl bir yeni nesil? Sorularına devletin bulduğu cevaptır.
Türkiye`de yüzyılı aşkındır iki nesil tasarısı çatışıyor. İkisi de iki ünlü şairle özdeşleşmiş.
Biri Mehmed Akif`in “Asım`ın nesli”dir, kalbi iman dolu, Batı`dan fenni alan; ama özünü İslam`da bulan bir nesildir.
Diğeri Tevfik Fikret`in “Haluk`un nesli”dir. Bu “medeniyet ateşini” Yunan tanrıları gibi çalacak olan tepeden tırnağa Batılı ve Batıcı bir nesildir. Maneviyattan soyutlanmış; maddenin ötesine inanmayan bir nesil.
Tasarıya adını veren Haluk, Tevfik Fikret`in oğludur, babasının ağır Batıcılık öğretisi peşinde koşarken Hristiyan`ı olmuş, hatta bilim adamı olacakken papaz olmuştur.
Cumhuriyetin nesil projesi -Haluk`un kazaen papaz olması bir yana- Haluk neslidir.
Bu tasarı devlete ait görülmüş, özenle korunmuş, seçilmiş hükümetlerin, dolayısıyla Meclisin egemenlik alanı dışında tutulmuştur.
Menderes döneminde, Meclis`te her gün İsmet İnönü`ye hakaret ediliyordu. Oysa Menderes`in Milli Eğitim Bakanının yönetimindeki bütün okullarda İnönü felsefesi okutuluyordu.
Menderes on yıl içinde kendisini Yassıada`da buldu. Kendisinden sonraki günler ise daha da vahimdi. 1963`ten sonra okutulan Yakın Dönem Türkiye Tarihi... Keşke çekmecem yakınımda olsaydı da sahaflardan temin ettiğim ve özenle sakladığım o kitaptan size bölümler aktarabilseydim.
Bendeki nüsha 1967`ye ait; iktidarda Adalet Partisi, yani Menderes`in partisinin devamı var.
Oysa kitabın son bölümü resmen, Menderes`i idam eden Yassıada savcılarının iddianamesinden alınmış.
Kitapta “gafil desbot” kelimeleri birbirini kovalıyor. Savcıların Menderes aleyhinde kullandığı ne kadar delil varsa hepsi birer eğitim malzemesi olarak öğrencinin önüne konuyor. Bu malzeme öylesine dizilmiş ki öğrenciler, çocuk aklıyla düşündüklerinde “Darbe, ordunun hakkı ve vazifesidir; Menderes, asılmayı çoktan hak etmişti” der.
İşte o zihniyet, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine zemin hazırladı. 28 Şubat müdahalesini, o zihniyet, “vakayi adiye (normal vaka)” diye topluma ısmarladı.
Ak Parti on yıldır iktidarda hala o zihniyete zerre kadar dokunmuş değil. Şu an Vehbi Dinçerler`in büyük bir cesaretle Özal döneminde yaptığı değişikliklerin bile gerisindeyiz.
Eğitimde biçim değişiklikleri çok şey ifade etmiyor; zihniyet yerinde duruyor. Milli Güvenlik Dersi bile bütün kalıbıyla yürürlükte.
Kendisiyle birlikte özel kurumlarda çalıştığım ve Ak Parti döneminde müfredatın hazırlanmasında görev alan bir arkadaşım, bir süre önce bir gazetedeki köşesinde “Sayın Başbakanım! Eğitimimiz, güzel binalardan ve bilgisayarlardan yoksun olduğu için bu kadar bozuk sonuçlar vermedi. Sorun, manevi eksikliktir” diyordu özetle.
Bu mesaj değerlendirilmedi. Eğitim dendikçe binalar, bilgisayarlar gösterildi. Öz kötü olunca, biçim güzel olmuş neye yarar.
Haluk`un nesli projesine sahip çıkanlara sorarsanız proje dört dörtlüktü, tek kazası Haluk`un papaz olmasıydı.
Bu kesim, amaçları noktasında, kesinlikle doğru konuşuyor. Onların amacı yeni nesli Haç takmayan bir Batılı olarak yetiştirmekti. Hıristiyanlarla aradaki fark Haçın takılmaması olacaktı. Haluk`la ilgili başarısız oldukları nokta, Haluk`un yarım adım daha giderek haç takmasıydı.
Hâlâ o amaç, dimdik ayakta duruyor.
Bu memleketin çocukları Haluk`un gittiği yere varmamışsa bu, proje sahiplerinin mühendislik titizliğinden değil; halkın çocuğunu kaybetme tehdidi algısıyla sürekli bir savunma halinde olmasından kaynaklanıyor.
Halkı eğitim sistemi karşısında, sürekli bu şekilde savunma eziyetinde bırakmanın gerekçesi ne olabilir?
İktidar, kendi geleceğini ekonomi ve güvenlik politikalarıyla sağlama aldığını düşünebilir. Ama kimsenin Haluk`un manevi boşluğunu, materyalizmini, Batıcı çağdaşçılığını bu halkın çocuklarına dayatmaya hakkı yok.
Seçim meydanlarında bangır bangır Asım`ın nesli vaad edilirken Halukluğa yarım adım kala bir nesil projesinin hâlâ yürürlükte olmasını anlamak mümkün değildir.