Modern Haçlı Seferleri dün başlamadı. Napolyon`un Fransız İhtilali`nin hemen ardından 1798`de Mısır`a düzenlediği seferden bu yana aşama aşama devam ediyor. O gün Mısır`da tutunamayan Napolyon`un hayalleri etrafında gelişiyor bugün.
Bir akademisyen, “Batı, kendi silahlarını vuruyor” diyor. Doğrudur. Ama sadece Kaddafi`nin silahları değil, Kaddafi gibilerin kendisi de Batı üretimidir, Batı`nın malıdır, Batı`nın silahıdır.
Batı, I. Dünya Savaşı`nın ardından İslam dünyasını genellikle bizzat kendisi yönetmeye kalkıştı, tutmadı, direniş başladı.
Müslümanlar, Libya`da, Cezayir`de “Her milletin kendi kendisini idare etme hakkı vardır” ilkesi doğrultusunda kendi kendilerini idare etmek istediler, Batı`yı zorladılar.
II. Dünya Savaşı`ndan sonra Batı, dize gelir gibi oldu ama bizi oyuna getirdi:
“Siz misiniz kendinizi yönetmek isteyen?” deyip Türkiye modelini devreye koydu ve başımıza bizdenmiş gibi görünen ama fikirleri, inançları, hisleri bize benzemeyen adamlar dikti. Bu, bir oyundu; bir hileydi. Çanakkale`de kovulan işgal kuvvetlerinin, Süveyş Kanalı`na dökülen İngilizin devrimler ve ihtilaller üzerinden eve girmesiydi.
Müslümanlar, hileyi anladı, oyuna karşı direndi.
Ama Batı`nın bizden görünen öz evlatları, Batı`dan zalim çıktı; Batı`nın yaptığı veya yapacağı zulmü aratır oldu.
Batı, bu zulme uzun süre seyirci kalmak bir yana bizzat destek verdi, yeri geldi işkenceci yetiştirdi. Yeri geldi, silah hibe etti, uçak, gemi sattı.
Bugün, Batı bu sürecin de devam etmeyeceğini, başımıza diktiği adamların ayakta kalmayacağını anladı. Yeni bir hileye oynuyor:
Bize dönüp “Bakın, siz kendi kendinizi yönetebileceğinizi söylüyordunuz. Oysa sizi size bırakınca birbirinizi yiyorsunuz” diyor ve bir daha müdahalede bulunuyor. Ki o adamları zaten canı istedikçe ya onların eliyle ya da bizzat kendisi bize müdahale etsin diye başımıza dikmişti.
Yıllar önce halk Güneyden ve Kuzeyden Saddam`ı sıkıştırınca dünyanın silahlarını Saddam`a satmışlar, emeğimizi, kanımızı emerek silaha yatırmışlar ve Saddam`a verdikleri o silahlarla kanımızı akıtmışlardı.
Daha dün de Kaddafi`ye satmışlar silahları…
Batı`nın en çok yardım ettiği ordu düne kadar Mısır ordusuydu. Mısır ordusu kime karşı savaşıyordu da Batı`dan bu silahları alıyordu?
Batı, adamlarına silah vermesin de görsün, adamları bir gün bile ayakta duruyor mu?
Bugün yaşanan, Napolyon`la başlayan modern Haçlı Seferinin son aşamasıdır. Bu son aşama da dün başlamadı.
Çeçenistan`da Dudayev`in, Irak`ta Ayetullah el Hekim`in, Filistin`de Şeyh Ahmet Yasin`in şehid ediliş sürecinden önce bugünler tasarlandı.
Bu tedbirler daha o günlerde alındı. Her fırsat, o yönde değerlendiriliyor. Bin Alilere, Mübareklere, Kaddafilere karşı öfke seli sokağa dökülünce bunun o planı bozmasından korkuldu ve bir daha müdahaleye başlandı.
Bu son aşamanın hedefi, yeni bir Miladi asrın başında I. Dünya Savaşı ardındaki hedefin ta kendisidir. Hedef, İslam dünyasında Batı`nın şu veya bu kolunun planlarını bozan bir tek ülkenin hatta hareketin bırakılmamasıdır. Açık bir ifadeyle Batı`ya muhalefette sıfırlanmış bir İslam dünyası hayal ediliyor
Yürüyen kervanın önüne geçiyor, yolunda giden bir işi ters çeviriyor Batı. İslam dünyasının bir kıyamını daha, son aşamada hedefinden saptırıp çıkarı doğrultusunda ayarlamak istiyor.
İslam dünyasında halkı razı eder görünen ama aslında Batı`ya el pençe duran yeni yönetimler kurmak için uğraşıyor. Böylece aynen I. ve II. Dünya Savaşı ardında olduğu gibi biz, başa geçtiğimizi sanırken hayal kırıklığına uğrayacağız ve Batı, keyifli günler yaşamaya devam edecek.
Hayır, bu tekerlek kalmaz tümsekte. Batı`nın hileleri tükeniyor. İslam dünyası uyanıyor. Ümmet, yarın “Ey Batı, evlatların defolduğu gibi defol, git!” diyecektir, diyebilecektir; o günler uzak değildir.