İslam dünyasının diğer yurtlarında ne oluyorsa Yemen`de olan odur.
Yemen, Irak`tır.
Yemen, Suriye`dir.
Yemen, Afganistan`dır.
Hatta Yemen, Nijerya`dır.
Müslümanlar arasında fırka varlığı bir gerçekliktir. Bu gerçeklikle oynamak, her yerde sadece felaket getiriyor.
Bir dönem huzursuzluklar yaşamış, sonra o huzursuzluğu aşıp bir dengeye oturmuş bir coğrafya şu veya bu sebeple karıştırıldığı an, bütün kesimler için yaşanmaz hale geliyor ve bundan sadece küfür kârlı çıkıyor.
Yemen, İttihad-ı İslam`ın örnek yurtlarından bir yurttur. Yüzyıllar boyunca farklı fırkalardan Müslümanlar orada huzur içinde yaşadılar. Bazen hangi alim, hangi fırkadan onu seçmek bile zordu.
Şafii bir alimi okurken onu Zeydî zannedebilirdiniz. Muhtemelen Zeydî bir alimi okurken de onu Şafii zannedebilirdiniz.
20. Yüzyılda Ümmetin güçsüz duruma düşmesi karşısında İttihad-ı İslam en büyük kurtuluş yolu olarak öne çıktığında Yemen Müslümanları da bu yolun önderlerinin çağrısına ses verdiler, “Biz, sizinleyiz” dediler ve güzel neticeler aldılar.
İslam dünyasında “Komünist” unvanını alan tek cumhuriyet olan Güney Yemen`de Komünizme saplanan Ehl-i Sünnet Müslümanların gençleri yeniden İslam`a yöneldi, İslam kuvvet buldu, Yemen bütünlük kazandı.
Sonra bir el kör tartışmalarla, çözülememiş boş ihtilaflarla Yemen`e dadandı. Yemen`de fırkasal üstünlükler elde etme yoluna gitti.
Yemen`de bin bir gayretle oluşan ahenk ahmakça bozuldu, Güney`de ve Kuzey`de karşıt güçler oluştu.
Uçlarda dolaşanlar, birbirlerine ne kadar muhalif olurlarsa olsunlar, sebep oldukları neticeler açısından ittifak halinde sayılırlar.
Yemen`deki uçlar da hangi fırka ve hangi söylemle öne çıkarlarsa çıksınlar aynı amaca hizmet ettiler, Yemen`de Ümmeti yıktılar. Yemen`i eski iki kutuplu dünyada olduğu gibi bugün için de dış güçlerin müdahalesine hazır hale getirdiler.
İşte bugün o güçler, vekilleri üzerinden veya bizzat Yemen`deler. Daha önce bir tarafa karşı nokta operasyonları yaparken şimdi diğer tarafa karşı operasyon yapıyorlar. Hedef hiç kimsenin güçlenmemesi ve Ümmetin bu coğrafyasının kendi denetimlerinde kalmasıdır.
Yemen, Mekke`nin yanı başında, İslam ve Batı çatışmasında olabildiğine mühim bir noktadır. Batılıların Güney Afrika üzerinden, Güney Asya`yı keşifleri yolculuğunda önemli bir uğraktır.
Güney Afrika`yı aşarak Güney Asya`ya ulaşan Portekiz`liler, daha 1500`li yılların başında Yemen`e göz diktiler. Güney Yemen`in başşehri Aden`i işgal ettiler. Yemen`le kalmadılar 1513`te Mekke`nin limanı konumundaki Cidde`yi kuşattılar. Hedef: Mekke ve Medine`nin işgaliydi.
Haçlı Seferlerinde lanetli Ernat`ın Cidde üzerinden mukaddes topraklara ulaşma girişiminden yaklaşık 350 yıl sonra bu, Batı`nın Mekke ve Medine`ye ilk ulaşma girişimiydi.
O dönemde mukaddes topraklara hükmeden Mısır merkezli Memluk devletinin sultanı Kansu Gavri, Hüseyin el-Kürdi'yi Cidde'nin savunmasında naib olarak görevlendirdi. Büyük komutan, mü`mince bir gayretle Cidde`yi tahkim etti. Cidde için çok kısa bir süre içinde büyük bir kale inşa etti.
Ancak tehlike büyüktü. İttihad-ı İslam`a ihtiyaç vardı. 1514`te Osmanlı denizcisi Selman Reis de 2.000 levendiyle Memlukların emrinde Cidde savunmasına katıldı. 1517`de kesin olarak Mekke ve Medine`ye ulaşma niyetiyle Cidde önlerine gelen Portekiz denizcileri bu ittifakla püskürtülebildi.
Memluk Devleti, zafere rağmen oradaki zafiyetinden dolayı sorgulandı. “Ümmet, birlikte hareket etmezse mukaddes topraklarını koruyamaz” fikri güçlendi. Memluk Devleti, tarihe karıştı ve Yemen kimi kanlı isyanlara rağmen 400 yıla yakın selamette oldu.
Bugün umut edilen Yemen`in yeniden bir ders vermesi ve İttihad-ı İslam`a vesile olmasıdır.