Maddi varlığımız bizi endişelendirdi, gülmemizi sağlayacağına inandığımız vakalar çok geçmeden bizi ağlattı:
Petrol, yeni dünyada büyük güç olmanın en önemli araçlarından biri olarak keşfedildi. Oysa bu altın maden, İslam dünyasına yönelik sömürgeci emellerin kışkırtmasına, yem peşindeki hayvanî bir hırsa dönüşüp İslam dünyasının Kuzey Afrika`dan başlanarak sömürgeleştirilmesine yol açtı.
I. Dünya Savaşı`nın ardından Anadolu`da başlayan kurtuluş hareketi, hem Anadolu`da hem İslam dünyasının diğer noktalarında gözleri yaşartan bir umut, göğüsleri kabartan bir gurur oluşturdu.
Hindistan Müslümanları, bu harekette kurtuluşları için ışık gördü, “Allahü Ekber” nidalarıyla sokaklara döküldü, Anadolu`ya yardım elçileri gönderdi. Arap İslam dünyası camilerde toplanıp dualar etti. Şeyh Ahmed es-Senûsî gibi bir toplum önderi, ta Libyalardan geldi, Anadolu kürsülerinde “Bu memleketin istikbali her şeyden evvel ve her şeyin üstünde İslâmiyet`in ahlâkî prensiplerine dayanmaktadır. Bu prensipler üzerindedir ki şanlı yarının, geleceğin binasını kuracağız” diye haykırarak halkı direnişe teşvik etti.
Hareket, dış düşmanı kovunca Hindistan Müslümanlarının Hilafet etrafında buluşma hevesini, Arap Müslümanların İslam için bir zafer çağı başlatma umudunu ağır bir hayal kırıklığına dönüştürdü. Şeyh es-Senûsî, yurduna müjde götüremedi, Hindistan Müslümanları ağladı, İslam dünyasında ümmet karşıtlarının eli güçlendi, İslamî hayat tarzına karşı savaş açan ulusalcı-laik adamlar, Anadolu hareketini haklılıklarına delil saydı.
Ya içeride… 1919`da kadınlarının başörtüsü için Fransızlara karşı savaş başlatan Maraş halkı sadece altı yıl sonra önde gelen eşrafını, erkeğinin şapkaya zorlanmasına karşı direndiği için İstiklal Mahkemelerinin darağaçlarında buldu.
II. Dünya Savaşı`nda Batı zayıfladı, İslam dünyasının sömürgeden kurtuluş umudu belirdi, Fransızlar, İngilizler kaçtı. Çok geçmeden, I. Dünya Savaşı`nın ardından Anadolu`da yaşananlar, bütün İslam dünyasının yaşadığı hikâye haline geldi. Kaçkın Fransız ve İngilizler artlarında zalim krallar, Habib Burgiba, Cemal Abdünnasır, Cezayir sosyalistleri gibi kan emici diktatörler bıraktı. İslam dünyası neredeyse sömürge günlerini arar oldu.
1970`li yıllarda Filistin kurtuluş hareketi, İslam dünyası için yeni bir umut oldu. Ümmet, Kudüs kurtuluyor, biz de kurtulacağız, dedi. Ama Filistin`in kurtulması için kurulan kamplar, İslam dünyasının dört yanına komünist ihraç eden eğitim kamplarına dönüştü.
Rusya`ya karşı başlayan Afgan cihadı, ümmette dev bir uyanış oluşturdu; Müslümanlara cihadı yeniden hatırlattı, gençlere kahramanlığın komünist militanlıktan değil, mücahit olmaktan geçtiğini öğretti. Uyanış arttı, kurtuluş yaklaştı derken Afganistan, Müslümanların ihtilafının simgelerinden bir simge oldu.
Somali, Afrika`nın İslam`la tanışan ilk noktalarından biridir. Doğu ve Orta Afrika`daki İslamî uyanış için bir ilim merkezi, bir uyanış yurdudur. Özellikle Çevik Bir denen 28 Şubat generalinin komutasındaki NATO birliklerinin çekilmesinden sonra orada kurulan İslam Mahkemeleri Birliği bütün Afrika`ya umut getirdi. Zalim diktatörlerle, kabile şefleriyle, kan emici mafya şebekeleriyle boğuşan Afrika, dün Somali deneyiminden ders almak üzereydi ki Somali`ye “ihtilaf” bombası atıldı. Bugün hepimiz, Somali için ağlıyor; Somali`nin, Müslümanları Afrika`da zayıf düşürmemesi için dua ediyoruz.
İletişim araçlarının gelişmesi, bireylerin güçlenmesi ve halkların uyanışıyla İslam dünyasında bir direniş baharı başladı, hepimiz umutlandık. Kahrolası diktatörler gidiyor diyerek birbirimizi müjdeledik. Bugün o direniş işbirlikçiliğe dönüştürülmeye çalışılıyor.
Düne kadar zulmün simgesi olan, yeni konseptinde düşman olarak karşısına İslam`ı koyan NATO, bugün Libya`da mazlumun hamiliğine soyunuyor; direniş, tam anlamıyla zapturapt altında… Bir zalimin himayesinde başka bir zalimden kurtuluş ne getirir ki… Hepimiz kaygı içindeyiz.
Önümüzde Kur`anî devrimin, Kur`anî kurtuluşun başlangıcının yıl dönümü olan Kadir Gecesi ve Ramazan Bayramı var.
Böyle günlerde dualardan bir dua da “Ya Rabbi, bizi, imkanlarımızı musibete, fırsatlarımızı düşmanımız için kılıca dönüştüren bu süreçten kurtaracak bir şuura, bir güce ulaştır” olmalı.
Ve böyle bir dönemde Şafii Hatiplerin II. Hutbede okudukları o büyük duaya ne kadar da muhtacız…
Kadir Geceniz bereketli,
bayramınız mübarek olsun…