Bir süre önce ifade edildiğinde sadece bir öngörüydü. Bugün, artık bütün unsurları anlaşılmış bir projedir ulusal sağ…

Ulusal sağ, İslam âleminde İslamî yönetimlerin oluşmasını engellemek için oluşturulmuş yeni bir alternatiftir. Ulusal solculardan bıkan, onların doğrudan İslam karşıtı yönetimlerinden tiksinen Müslümanlara sunulan bir ara çözüm! Bu, kesinlikle bir “ılımlı İslam” veya “bağımlı İslam” projesi değil, yeni bir seküler projedir. “Bağımlı İslam” veya “Ilımlı İslam”  kimliğinde olanların öne çıkarılması, arkadakilerin yıpranmasından kaynaklanıyor. 

Bu çözümde (!) uluslararası sistemin vesayeti olduğu gibi korunuyor. Eski aktör ulusal solcular, yönetimde güçlü bir aktör olarak duruyor, ancak ön cepheye onlar değil, “dindar” diye bilinen milliyetçi ve uluslararası bağı(!) sağlam (küresel değerlere bağlı) biri geçiriliyor; “İttihad-ı İslam, Ümmet” terimlerini kullanan bütün çevreler ise düşman sınıfında tasfiye sürecine tabi tutuluyor. 

Bu proje,

1. Uluslararası aktörler açısından hiçbir değişiklik arz etmiyor.

2. Ulusal solu, bir adım geri çekiyor ama yönetimde güçlü ve belki asıl aktör olarak varlığını koruyor. 

3. Yönetimin rengini laiklikten Amerikan sekülerizmine doğru hafif bir değişikliğe uğratıyor. 

4. Ulusalcı ama sağ kesimden kişi ve çevreleri sözde etkin aktör diye öne çıkarıyor, daha doğrusu onları ulusal sola yüz yapıyor. (Gerçekte onlar ABD ile hangi bağa sahip olurlarsa olsunlar sadece bir ön fotoğraf olarak kalıyor. Asıl yönetim yine eski tam laik sol elit ve sağ elitte bulunuyor.)

5. Amerika ve Suudi Arabistan ile iyi ilişkilere sahip bazı dindar çevreleri yönetimin içinde tutuyor. (Ki geçmişte bir bölümü zaten yönetimin bir parçasıydı.)

6. Böyle bir düzenleme yapılmazsa ülkenin iktidarını ele geçireceği veya elinde tutacağı kesin olan İslamî çevreleri ise “eski düşman” sınıfında bırakıyor. 

Önce Mısır... Ulusal solcu Hüsnü Mübarek tasfiye oldu. Onun yerine milliyetçi, Amerika ile güçlü bağlara (!) sahip Sisi getirildi, Selefiler yönetime yedeklendi. Artık orada yönetim, ulusal sol renkli değil, ulusal sağ renklidir. Peki, dış ilişkiler açısından değişen ne? Hiçbir şey… İçeride ise başta namazlı niyazlı-Selefi Sisi var; Nasırcılar, Mübarek`in eski kadrosu hepsi onun tepesinde; İhvan ve Cemaat-i İslamî ise dün olduğu gibi bugün de zindanda…

Libya`da General Hafter ile ulaşılmak istenen budur. Irak`ta ise proje Şii bölge açısından bunun ta kendisidir. Maliki, klasik bir ulusal sağ liderdir. Sünni Arap bölgede de ona doğru gidiliyor:

Dün ulusal solcu Baas vardı; Baas, bütün ulusal solcular gibi kendisini İslam düşmanlığına adamıştı. Sadece Şia âlimi Muhammed Bakır es Sadr`ı şehid etmedi, Abdulaziz El Bedri gibi nice İhvan mensubu Ehl-i Sünnet âlimini de şehid etti. Bugün Baas yeniden geliyor ama önde yıpranmış Baas değil, İŞİD görünüyor. İŞİD gibi yapılar gelip geçici gibi. Sünni bölge Irak`tan ayrılacaksa Mısır`da da bu bölgede de öyle bir yönetimin oluşturulması hesaplanıyor. 

Ve Türkiye… Belki Mısır`dan önce bile bu proje için hazırlanıyordu. Ama anlaşıldığı kadarıyla projenin sahiplerinin işi yolunda gitmiyor. 

Sistemin laik ve milliyetçi iki bileşeni CHP ve MHP`nin asıl aktör olduğu ama Mısır örneğinde olduğu gibi milliyetçi, namazlı niyazlı fakat uluslararası sistem ve ulusal sistemle sıkı bağlara sahip Ekmeleddin İhsanoğlu`nun öne çıkarıldığı bir yapı…

“Mısır`da laik ve milliyetçi kesimler, İslamcılara karşı bütün… Türkiye`de ise muhalefet bölünmüş, onun için yol alamıyoruz” diyenler şu anda bu engeli aşmış görünüyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam Konferansı Teşkilatı başına getirilecek belki son isimdi. Seküler bir dünyası var, tam bir laik tarihçi ve aynı zamanda bir milliyetçi… Abdullah Gül`le dostluğu Nevzat Yalçıntaş ve çevresine dayanıyor, demek pek yanlış olmaz.

(Öne çıkarılan ulusal sağdan kişilerin ulusal sol kişilerden bir farkı da var. ABD, İslam dünyasında sağ çevrelere hiçbir zaman güvenmedi. Ulusal sol kişilerin müttefik olması ABD açısından yeterli iken ulusal sağ kişilerin Sisi ve Hafter örneğinde olduğu gibi CIA ile doğrudan bağları var.  Bundan şüphe dahi duyanlar yeni süreci iyi analiz edememişlerdir.)