İslam dünyasında saf bir İslamî söylemle seçime girmek, geçen yüzyılın ikinci yarısına denk geliyor. Ancak uzun süre dış engeller İslamî partilerin kayda değer bir oy oranına ulaşmasına izin vermedi. İslamî partiler de uzun süre “baskı grupları” denen toplum üzerinde etkili yapılarla bir diyalog geliştiremedi.
Buna rağmen İslamî partiler, aldıkları oyla kıyaslanamayacak bir “baskı grubu” oluşturdu ve seçime istikrarlı olarak girebildikleri ülkelerde oy oranları ne olursa olsun toplumun ve siyasetin dindarlaşmasını sağladılar. İslamî partilerin dışarıdan görünen asıl başarısı budur.
Seçmen üzerinde etkili “baskı grupları” sanayileşmiş ülkelerde zengin sınıf ve akademisyenlerden oluşurken diğer ülkelerde din adamları ve aşiret-aile ileri gelenlerinden oluşur.
İslamî partiler, Pakistan, Endonezya, Malezya gibi ülkelerde seçime girme imkânı buldular. Pakistan`da Cemaat-i İslamî, güçlü bir akademik çevreye sahip, üniversitelerde oldukça etkin ancak Cemaat`in Pakistan zenginleri, kabile reisleri ve tarikat yapıları ile diyaloğu zayıftı. Türkiye`de Necmettin Erbakan`ın bu sınıflarla uzun süreye yayılan ve zorlu bir çabayla geliştirdiği ilişkiyi Cemaat-i İslamî geliştiremedi. Ayrıca Necmettin Erbakan, oy oranı ne olursa olsun seçimlerde yer alırken Cemaat-i İslamî bazen tek başına seçime girdi, bazen seçimi boykot etti, bazen başka partilere destek verdi.
Cemaat-i İslamî, “baskı grupları” ile işbirliği eksikliği ve seçimlere yönelik bu çekingen tavrından dolayı hiçbir zaman Pakistan iktidarının bir parçası olmadı. Ama Cemaat-i İslamî, Pakistan siyaseti üzerinde her zaman etkili bir güç oldu. Cemaat, seçimler üzerinden halka İslam`ı anlatma, böylece sola ve liberal ahlaka doğru çöken Pakistan toplumunun ıslahında önemli bir rol üstlenme imkanı bulurken siyasetin diğer kanatlarının da her zaman göz önünde bulundurduğu bir belirleyen oldu.
Özellikle bugün Başbakan Nevaz Şerif`in başkanlığını yaptığı Pakistan Müslümanlar Birliği Partisi, liberalizme doğru açılırken Cemaat-i İslamî`nin kurduğu Pakistan İslâmi Cephe Partisi`nin siyasetteki varlığını dikkate almak zorunda kaldı. İslamî alanı Cemaat`e bırakmama gayesi, İslamî uygulamalardan uzaklaşmanın Cemaat`i güçlendireceği korkusu Nevaz Şerif ve diğer liderlerin toplumu ifsat edecek uygulamalara cesurca gitmelerini engelledi.
Pakistan`ın modernleşmesini isteyenler ve bunun da ancak cesur siyasi kararlarla olabileceğini düşünenler, bugün hâlâ Cemaat-i İslamî`nin kimi seçimlerde ancak dört milletvekiline ulaşabilen, kimi seçimlerde hiç milletvekili çıkaramayan siyasi varlığından endişe duyuyorlar, onun varlığını dikkate alıp durmak zorunda kalıyorlar.
Benzeri bir durum Endonezya ve Malezya`da da yaşanıyor. Endonezya`da çok partili yaşam 1998`de devlet başkanı Suharto`nun istifası ile mümkün oldu. Ülkede 1998 Mayıs`ı ile 1999 Nisan`ı arası gibi bir yıldan az bir sürede 181 siyasi parti kuruldu. Bunlardan 42`si İslamî söylem iddiasındaydı. Bunlardan sadece yirmisi 1999 yılında yapılan seçimlere katılabildi. Bunlardan da sadece on tanesi Temsilciler Meclisi`nde bir veya daha çok sandalye kazanabildi. “1999 yılı seçim sonuçlarına göre, parlamentoda temsil edilen İslamcı partilerin oranı 87 sandalye (%17.8) ile sınırlıdır.”
Bu oran zamanla yükseldi, 2004`te yüzde 38`leri buldu. Bütün dünyada İslamî partilere karşı açık bir savaşın yürütüldüğü ve İslamî partilerin bununla mücadelede yetersiz kaldığı 2009`da toplam oy oranları yüzde 25`lerin bile altına düştü. Önde gelen İslamî partiler yüzde sekizi dahi aşamadı.
Ama bu partiler, oy oranları ne olursu olsun, bugün Endonezya toplumunu dünyanın dindar toplumlarından biri haline getirdi, Endonezya devleti de ulusal sol çehresinden vazgeçti, İslam`ı milli kimlik olarak kabul etme yolunda ilerliyor.
Benzer bir durum daha güçlü bir şekilde Malezya`da yaşanıyor. İslamî partilere yönelik komplolar, iftiralar onların oy oranını sınırlı tutsa da siyaset ve toplum üzerindeki etkilerini yok etmedi. Malezya, bugün İslam`ı milli kimlik olarak benimsemiş, dindar bir topluma sahip bir ülkedir.
Yeni dünyada Müslüman toplumlar modern bir koridora zorlandılar, İslamî partilerin “Bu yol değildir, inancınıza sahip çıkın” çağrısı karşılık buluyorsa da bunun büyük dönüşüme bürünmesi sabır istiyor.