Bizde hakaretlerin en ağırı birine beraz (domuz) veya Cehu (Yahudi) demekti. Domuz, ekinleri yok ederdi. Çitleri aşar, duvarları yıkar, meyve ağaçlarını devirirdi. Onun bulunduğu yerde ateşli silahı olmayan köylü için tarım neredeyse imkânsızdı. Öyle ki özellikle köylerin boşalmasından sonra, birine tarlalarınızı niye ekmiyorsunuz, diye sorulsaydı muhtemel cevaplar arasında “Domuzlar her yanı sarmış, tadını kaçırıyorlar!” olurdu.
Ya Yahudi ne yapar? O da sinsiliğiyle inancı mahveder. Size bir şey satıyorsa hile yapar, içinize sirayet ederek sizi birbirine düşürür. Bu özellikleri ile klasik eserlerimizde Müslümanların yüz yüze kaldıkları fenalıkların tümü bir şekilde bir Cehu (Yahudi) ile ilişkilendirilir.
Geçen hafta siyonist soykırımcı Netanyahu’nun ABD Temsilciler Meclisi’nde yaptığı konuşma ve aldığı alkışlara bakıldığında karşımıza siyonizmin büyük resmi çıkmaktadır. Siyonizm’in bir yanı Yahudiler, diğer yanı Evanjelist Hıristiyanlardır.
Malumdur, Yahudi domuz yemez ama Evanjelist yer. Netanyahu’yu dakikada neredeyse iki kez alkışlayanların çoğunluğu Cumhuriyetçi Parti’dendi. Cumhuriyetçi Parti’nin amblemi fil olsa da o alkış sahnelerine bakın, kadın veya erkek hepsi birer domuz gibi, semizlenmiş, âdeta yediklerine benzemişlerdi.
Bu hâliyle ekranlara yansıyan; domuzların Cehu’yu alkışlaması sahnesiydi. Bu, yeryüzünün bugüne kadar gördüğü en necis sahnedir.
Hıristiyanlardan düşük bir topluluğun bir Yahudi’yi; çoğunluğu çocuk ve kadın 40 bin Müslümanı öldürmesinden dolayı kutladıkları bir törendi tanıklık ettiğimiz.
Âdeta domuzlar toplanmış, çobanları için tezahürat yapıyorlardı. Bu, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir vaka.
Lâkin midemizin bulanmasıyla geçirecek vaktimiz yok. Bizim bu sahne karşısında tiksinti safhasını aşıp tedbir sahnesine geçmemiz aciliyet arz eder.
Mesele gayet basit: Cehu, domuzları ekinlerimize salmış. Domuzların semizliği Cehu’ya cesaret vermiştir.
Buna karşı bir an önce tedbir almazsak bu ikili, dünyamızın kalan kısmını da mahveder. Necis bir hayvan ve alçak bir beşerin buluşmasından hasıl olan bu tehlikeyi bertaraf etmek için güçlü bir dayanışmaya ihtiyacımız var. Nitekim dünyanın her yerinde tüccarlar, kendilerini Yahudi sermayesine karşı korumak için birlikler oluştururlar. Anadolu’da ise domuz avına hep birlikte çıkılır. Hatta domuz avına çıkmayanların avcı sertifikasına el konulur.
Öte yandan bilindiği kadarıyla sair Hıristiyanlar da domuzluğun Yahudilerin hizmetine girmesinden memnun olmadıkları muhakkaktır. Yahudi’nin domuzu ele geçirmesi, domuzluğu hizmetine alması demek, Hıristiyanların aşsız kalması demektir.
Öyleyse ittifak cephesini mümkün olduğu kadar geniş tutarak Cehu ve domuz ittifakına karşı, stratejik bir mücadele geliştirmeliyiz. Her aşaması doğru planlanmış ve her planlaması için gerekli donanımın sağlandığı bir strateji.
Bu durumda domuzların Cehu’yu terk ettiğini, Cehu’nun domuzları bırakıp kaçtığını hep beraber göreceğiz.