Siz, köpekler için ağlayanların, Meclis komisyonlarını basanların hiç Gazze’deki soykırım için tek kelime ettiklerini duydunuz mu?
Aksine çoğu, boykotlu ürünleri özellikle tercih ediyor. Dolaylı olarak Gazze’deki soykırımı destekliyor ama köpeklere yönelik tedbir alınmasını dahi yadırgıyor.
Bunların mühim bir kısmı, ultra çağdaş ve ırkçı… Modernleştikçe temel insanî değerlerini kaybetmişler. Nitekim aralarından birinin Bitlis’te kuduz bir köpekçe ısırılan bir çocukla ilgili alaylı paylaşımı da teşhir edildi.
Tamamı okumuş kişiler, ekonomik durumları çok iyi. Bir kısmı siyasette vekil, belediye başkanı olacak kadar yol almış.
Vekiller, çocukları köpeklerce parçalanan annelere “Şov yapıyorsun!” diye bağırıyor. Belediye başkanları makamlarına köpek oturtarak şov yapıyor.
Resmi bir bütün olarak düşündüğünüzde insanlık namına bir terslik var. Bir ters gidiş var. Geçmişte hemcinsi zalimleri destekleyen nice topluluk vardı. Daha doğrusu insanlık tarihi, onların destekleriyle ayakta duran zalimlerin yaptıklarıyla örülüdür. Hûlagû’yu hatırlayın nasıl katliamlar yapmış da yine de birilerinin desteğini alabilmişti.
Ama insanlık tarihinde ilk kez, bir “insan” topluluğu, hemcinsleri insanlara karşı köpeklerin yanında yer alıyor ve üstelik bunu “ileri derece insanlık”, “insanlık ilerlemesinin en ileri safhası” olarak görüyor.
Basit bir değerlendirmeyle “kafaları iyi” mi diyebilirsiniz? Lâkin bunlar, sizden çok farklı bir yerdeler ve kendilerini “uyanmış insanlar”, içinde bulundukları hâli de “uyanış hareketi” olarak görüyorlar.
Ne oldu?
Anlamak hiç de zor değil. Her şey “moda” ile başladı. Yahudiler, din, ırk, bölge, ihtiyaç farkı olmadan insana diledikleri elbiseyi moda namına giydirebildiklerinde hatta nihayetinde “moda” namına insanı çırılçıplak soyabildiklerinde insanlığa istedikleri “mod”u verebileceklerine inandılar.
“Moda” namına istedikleri elbiseyi dikip beğendirdiler hatta çıplaklığı bile hoş gösterdiler, özgürlük işareti gösterdiler. Önce kıyafete istedikleri “mod”u verdiler ve şimdi, insanın bütün hâllerine diledikleri “mod”u veriyorlar.
İktisat-insan davranışları ilişkisi içinde bir şeyler üretiyorlar, yeni mod bu deyip belki bulundukları mahzenlerde kahkahalar atıyorlar ve onlara “kayıtsız şartsız” teslim olanlar, o “mod”u otomatik alıyor.
Burada artık iradeden, insanlıktan söz etmek safsatadır. Ortada irade sahibi bir varlık değil hatta bir hayvan da değil, bir makine söz konusudur.
Modern dünyada çalışan insan, kullandığı makine makineleşmişti, şimdi bütün toplumu makineleştirmek gibi bir hâl ile karşı karşıyayız. Eskiden emekçi “üretici” makineleştiriliyordu, şimdi tüketici makineleştiriliyor. Düğmesine basılınca istenen davranışta bulunan bir makine gibi işliyor.
Anlamak istemesek de karşımızdaki tablo bu.
Mevcut uygarlığın büyük eseri bize hep “teknoloji” diye anlatılıyor. Hiç de öyle değil. Bu uygarlığın en büyük eseri “gizli kölelik”tir. Hissettirmeden köleleştirmek, özgürleştirdiğini düşündürerek köleleştirmek.
Ve bu köleler, geçmişin köleleri kadar çıplak ama onlardan da az iradeye sahip. Onlar bile fidye ödeyerek özgürleşebiliyordu. Özgürleşmek istiyordu. Onlar, efendilerini zalim görebiliyordu, ondan kurtulmaya çalışabiliyordu. Halbuki bu vahşi uygarlık köleleri, özgürleşmek istemiyorlar, efendilerini tanrıları gibi görüyorlar, onu nimet kaynağı, özgürlük kaynağı görüyorlar, sürekli onun rızasını kazanma modundalar.
Efendileri onların hâline gülmek istiyor. Onlara bakarak keyiflenmek istiyor. Onlara köpek tapıcılığı modu vermiş ve onlar bu modun hakkını veriyorlar. Efendilerini kahkahalarla güldürecek kadar köpekperestleşiyorlar.
Bu, insanlık namına korkunç bir şey!