Yarın yerel seçimler var. Muhtarlar, belediye meclis üyeleri, belediye başkanları, büyükşehir belediye başkanları seçilecek.
Yerel seçimlerin genel seçimlerden farkı, bizim her an muhatap olduğumuz yöneticiyi seçmemizdir. Bununla birlikte dünya görüşü sağlam ve başarılı bir yerel yönetici, başkentten beklenen pek çok hizmeti yapabilir, yönettiği şehre manen ve madden yol da aldırabilir.
Yarınki seçimle ilgili iki “kritik” sıfatı söz konusu… İkisi de Türkiye’deki seçimlerin karakteriyle ilgili.
Bu seçimden sonra, bir ara seçim olmazsa 2028’e kadar yaklaşık dört yıl seçim yok. Buna rağmen, bu seçim, 2028’deki seçimle doğrudan ilişkilendiriliyor. Dolayısıyla yarınki yerel seçimin önüne, ülke yönetimi açısından “kritik” sıfatı konuyor.
Türkiye siyaseti, geçmişte “en çok oy” sistemine dayanıyordu. Ama başkanlık sisteminden bu yana yüzde 50.01’e göre değerlendiriliyor. Yarınki seçimi kritik yapan ikinci husus da bu. Seçim artık bir cephe işi, isteseniz istemeseniz de tarafı olduğunuz iki cephe arasındaki bir yarış.
Değiştiremediğiniz sürece şartlardan etkilenirsiniz. Öyleyse şartları değiştirmek için çaba göstermekle mükellefsiniz.
Siyaset, yapısı gereği bir dünya işi ve dünya işleri, yapısı gereği kapışmalı olur. Dünyayı ahiret için basamak bilenlerin dünya işleri için kapışması ise bizzat ahiret içindir. Bu kapışmadan kaçmak, çoğu zaman mücadeleden kaçmakla birdir. Bu kapışmayı gayesi salt dünyalık olanlara terk etmek, dolaylı olarak laikleşmektir, laikliği desteklemektir. İstisna şahsiyetler için buna cevaz olabilir ama Müslümanların genelinin bundan kaçması, onları ağır bir mesuliyet altında bırakır.
Ümmetin önderleri, mezhep imamları, alimler, siyasete en uzak oldukları günde dahi bizzat siyasetin içinde idiler. Moğol istilası sonrasında, istila sırasındaki travmalarla ilişkili olarak siyasetten uzak duranlar dahi bir şekilde siyasi bir tutum içindedirler. Tamamen siyaset dışı bir Müslüman önder tipi, İslam’ın özüne aykırıdır.
Seçimli sistem, İslam dünyasının tamamında görüldüğü üzere emperyalizme ve onların ulusal vekillerine karşı bir mücadele yoluna dönüşmüştür. Nitekim emperyalistler ve ulusal vekilleri, güçlerinin yettiği yerde, seçimleri yasaklıyorlar ya da hileli bir törene dönüştürüyorlar.
Yarın bu bilinçle sandık başına gideceğiz. Elbette tavrımızı, iyilikten ve iyilerden yana kullanacağız. İyilerin iş başına gelmesi için başkalarına da çağrıda bulunacağız, iyilik cephesini güçlendireceğiz.
Seçimler, başka bir yanıyla Kürt seçmen için iradelerine konan sosyalist ipoteğe karşı bir özgürlük mücadelesi gibidir. Yarın o ipoteğin kalkmasına katkı sağlayacak her tercih, her gayret mukaddestir.
Bu kirli yapı, ideolojik olarak hâlâ Marks, Lenin edebiyatında iken ahlak açısından Batı’nın en düşük yapılarının yerel acentesi ve hamisi olma iddiasında. Böylece tiksinilecek bir ideoloji ile o ölçüde tiksinilecek bir ahlak onlarda buluşuyor. Memleketi bu kirli yapıya karşı korumak, sadece Müslüman sorumluluğu değildir, kendisini Müslüman görmeyenin dahi yurtseverlik gereği yapması gereken bir vazifedir.
Onların alternatifi hiçbir zaman eyyamcı siyasetçiler olmamıştır. Aksine eyyamcı siyasetçiler onları beslemektedir. Eyyamcı siyasetçiler, onlar için alan açmakta, onlara hayat vermektedir.
Bu yoldan çıkmış topluluğa karşı tek çözüm, canı pahasına davasına sahip çıkanlardır; bir dava için siyaset yapanlardır.
Marksistler, ahlaksızlar, iyilere ve iyiliğe karşı duruyor. Sen de iyilerden ve iyilikten uzak duruyorsan onlarla zımni bir ortaklık içinde sayılmaz mısın? Bundan sakın ve kararını doğru ver!